(1969,
Malatya - )
İlk ve ortaokulu Malatya’da okudu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nden sonra
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdi. Aynı okulun Radyo-TV Bölümü’nü
bitirdi.
1986 yılında “Son Kuşak Edebiyat” ve 1988 yılında “Aralık” dergilerini çıkardı.
1992 Mayısında “Yerliler” (Bağımsız Gençliğe Alternatif Dergi) dergisini çıkardı.
Derginin 3. sayısı toplatıldı ve dergide yer alan başyazısından ötürü İst. 2.
Ağır Ceza Mahkemesi’nde TCK 159/1 Md.’den 1 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
Atlas Gösteri, Azim Dağıtım Grubu ve Feza Film gibi sesli ve görüntülü
yayın kuruluşlarında metin yazarı, senarist, seslendirme yönetmeni ve yapımcı
olarak çalıştı. “Hudeybiye”, “Yıldızlar Gibi”, “Mekke’nin Fethi”, gibi çeşitli
radyo tiyatroları ve film senaryoları kaset olarak yayınlandı. 1986 yılında ”
Gece Oyuncuları”, 1989 yılında “Tiyatrocular” topluluklarının kurucuları
arasında yer aldı. Adı geçen topluluklarla, Çağrı Sahnesi ve Birlik Sanat’ta
profesyonel tiyatroculuk yaptı. “Zavallı Martı”, “Sanat Manat’a Karşı” (İbrahim
Sadri ile birlikte) ve “Bir Melon Şapka” isimli oyunları sergilendi. İstanbul
Radyo Pendik’te yayın yönetmenliği ve Günışığı FM’de Hafta içi her sabah
‘Gazeteleri Tarama’ programını hazırlayıp sundu. Bir süre serbest reji asistanlığı
(yardımcı yönetmenlik) yaptı ve TGRT için çalıştı. 1993 yılında Kanal 6 Televizyonuna
girdi. Burada metin yazarı, yapım ve program danışmanı, editör ve yönetmen
olarak çeşitli birimlerde çalıştı.
Yeni Şafak Gazetesi’nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı gazetede köşe
yazarlığı yaptı. 16 Eylül 1995 günü “Şeriatçılar göreve” başlığıyla yayınlanan
son yazısıyla Yeni Şafak’taki “Yerliler” köşesine veda etti.
Ezel Erverdi ile birlikte haftalık “Ülke” dergisini kurdu. Derginin (30
Haziran – 6 Temmuz) tarihli 4. sayısında yer alan “Hiçbir şeye katılmıyorum,
hiçbir şeye! Yürü git işine!” başlıklı yazısından dolayı tekrar TCK 159/1’den
“Cumhuriyet’i Tahkir ve Tezyif Etmek” suçlamasıyla 2. Ağır Ceza’ya sevk edildi.
Suç tekrarı ve önceki infazından dolayı 6 yıl 10 ay hapis cezası alma tehdidi
altında yargılandı. 31 Ocak 1997 günkü son duruşmada yaptığı savunmadan sonra
savcının talebiyle beraat etti. Sinema ve Bilişim konularında çalışmak üzere
ABD’ye gitti.
ABD’de sinema, dijital medya, özellikle bilişim teknolojisi konularında
çalıştı. Dünyaca ünlü TV, dijital medya ve Silikon Vadisi’nin bilişim ve teknoloji
firmalarında mühendislik, yöneticilik ve teknolojiden sorumlu genel müdürlükler
yaptı.
1997-2013 yılları arasında ABD’de yaşadı. 2013 yılı başında ülkesine kesin dönüş yaptı.
Şiirleri, öyküleri yazıları Albatros,
Aralık, Girişim, İki Yaprak, İkindiyazıları, İtibar, Kitap Dergisi, Kültür-Edebiyat,
Mavera, Milli Gazete, Ot, Selam, Son Kuşak, Ustura, Ülke, Yeni Dergi, Yeni
Şafak, Yerliler, Yokuş Yol’a Zaman, vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde
yayımlandı.
Yapıtları:
Öykü
Kitapları:
& Hiçbir Şeye Katılmıyoruz Hiçbir Şeye… (Kaknüs Yayınları, İst., 124 s.)
Romanları:
& Mızraksız İlmihal (1993, Vural Yayınları)
Deneme, İnceleme, Eleştiri Kitapları:
& Buradayız (Kaknüs Yayınları, İst. 176 s.)
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
TARİH
BENİ ÇAĞIRIYOR SEVGİLİM!
tanık olmak yetmiyor yutkunmadan sevmeye
göğüslemem gerekiyor anlamam gerekiyor
görüşümü bulandıran neonları anlamam
yeşil anılar yürüyor işaret parmağıma
içimde yer değiştiriyor deniz ve toprak
tarih çağırıyor beni
avluya yağmur yağıyor
tükenen şehirlerde vurdular ankâ kuş'u
yabancı diller kadar ikircik doldurdular
birkez daha dinle beni hayatın hakkı için
ilkgözağrıları kadar pâyidar inkar ediş
hergün yıklıp duruyor ördüğün karar duvar
bak! yıkılan bir şey var
yıkılan ve boğan bir şey
koridorlarda ansızın kavrayıveren bir şey
olması gerekenleri yarım bırakan yırtan
eskimez acıları kanırtan ey sevgilim,
usul usul kavrıyor kendi olan herşeyi
soluk gibi, suç gibi, tütsü gibi ecinni
insan olmanın acısı gibi iliğe dolan
sevgilim, can çekişiyor
çekişiyor can canıyla tırnağıyla
çekilip duruyor canlılığımızdan
sıcak olan, şükranla andıran bizim olan
bilekleri düğümlenmiş ellerimin hüneriyle
her yükselişiyle ışıklı basamakların
ağzı kalabalık sayfaların armağanıyla
biraz daha çekiliyor en derine sevgilim
elaçan bir fıdanı
derin derin utandıran.
ayaklarım yüzüyok yerlerde tökezliyor
göğün yüzü asılıyor asılmayan çocuklara
giderek daha imkansız
güzel ve yaşanır olan
tapınaklar yalnızlığımızı arttıran sama
köprü
kutsal olan anlaşılmaz anlatılmaz
ekmeğin tadına katılmaz oldu
hangi dilden konuşur suç, söyleyin
öğretilebilir mi;
çatlayan duvarları sıvamanın sanatı
ayağa kaldırmanın, kotarılmış sevinci?
bir kitap bir koridor var mı sevgilim
annesinin elini tutan çocuğa bakan
çocuğu babasına baktıran bir pencere
babasını getiren sürgülü bir kapı var mı
babasını kucaklayan, ertesi günü olan?
önce'siz keimeler, gibi'ler söyletti bana
durmadan gibi, sanki, adeta; bir lanet bu
tarih beni çağırıyor günerkeni avluya.
tevekkül yetişmiyor kopanı bağlamaya
birşeyi unuttuk biz, bir kuşu uçurduk biz
kalem de kör, kılıç da kör; Ben dedim, Biz
yenildik!
gözüne mil çekilmiş mahir bir hattattı
babam
her pazar aynaya bakar, -ayna derdi, söyle
bana
el mi yaman, bey mi yaman
el mi yaman, bey mi yaman?
tarih beni çağırıyor, kan sızıyor avludan
avlu bize kan'ıyor sevgilim, işit beni
işit beni gövdemi incelten mağrur günah
işit beni bağışlanan günahkâr,
uçuran rüzgâr!
kendine kapanan tükenişlere
heybeti ve onuru taşıyan kutsal damar.
Tanrı'ya yükselen basamaklar yapmalıyım
asılmayan yüzüne varmalıyım gökyüzünün
bir pencere açmalıyım yalnız kalan çocuğuma
sıcak yurdum,
bilekleri doğranan bir âşık gibi sıcak
ayakları kırılan küheylan kadar buruk
kalbini kalbime bağla yeryüzü incinmesin
soğuyan, üşüyen, ellerimi kavuran, başını
yere yıkan
Tanrısını kaybetmiş bir melek gibi
onulmaz yaltaklanmalarda çırpınan yurdum!
çünkü bak evimin her odasında yangın
kapılar inildiyor, harcı kan'ıyor evin
boşnağım, zeybeğim, çekik gözlüm, ahcivanım
gırtlağından konuşan, nevruz akı esmerim
gözleri çukura kaçmış kara zincir çiçeğim
karçiçeği kadar ebru, kumseli sevdiceğim
sesi nabzıma vuruyor yitirdiğim tarihin
beni çağırıyor tarih, avluya yağmur yağıyor
tut elimi kökleri kesilen yaşlı çınar
yetişir budadığın kendi sürgünlerini
ellerime bastığın acıyla yakar şimdi
varlığım aşka inanca armağan olsun
bir de ataletimi al, kentlerde yaşat beni,
kuşların sırrına erinceye dek yaşat,
Tanrım!
yaşat beni
inkar ediş, kan verilen güller kadar
pâyidar
tarih beni çağırıyor sevgilim, yüzüme bak!
ebrûlara süzülen hâtıralar yaşasın,
tarih beni çağırıyor, bırak bizi kuşatsın,
yaşatsın beni sana;
çekilenden birşeyler
çekebilecek kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder