8 Mart 2018 Perşembe

MUSTAFA İLHAN GEÇER



(1917, Bakırköy / İstanbul – 20 Ocak 2004, İstanbul)

      
       Türk yazar, şair, araştırmacı, eleştirmen, güfteci. Hisar dergisinin ve Hisarcılar akımın kurucularındandır. 1965 yılında bir şiir kitabı yayımlamış olan Askerî Doktor Nafiz Bey'in oğludur. Erdek İlkokulu'nu 1928 yılında bitirdikten sonra ortaöğrenimine Robert Koleji'nde devam etti. 1938 yılında Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. İki yıl kadar İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğrenim gördü; öğrenimini yarıda bırakarak Galata Maliye Vergi Dairesi'nde tahakkuk tebliğ memuru olarak çalışma hayatına atıldı. 1945-1950 yılları arasında Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nde ve TRT Ankara Radyosu'nda çalıştı. 1950-1961 yılları arasında Sosyal Sigortalar Kurumu'nda İşçi Sigortaları ile İhtiyarlık Sigortası bölümlerinde görev yaptı.
       Şiirlerinde daha çok "İlhan Geçer" imzasını kullanan Mustafa İlhan Geçer'in ilk şiiri “Gözlerin” 1934 yılında Vakit gazetesinin gençlik sayfasında yer aldı. Sonraki yıllarda şiir ve yazıları Anadolu, Çağrı, Çınaraltı, Dergâh, Hisar, İstanbul, Millet, Milli Kültür, Sanat ve Kültür, Size, Son Havadis, Tercüman, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Vakit, Varlık, Yarımay, Yedigün, Yücel gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
       Geçer, 1950 yılında Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, Nevzat Yalçın ve Mustafa Necati Karaer ile birlikte Hisarcılar grubunu oluşturdu. Mart 1950'de yayınlanmaya başlayan Hisar dergisinin kurucularından olan Mustafa İlhan Geçer çeşitli aralıklarla (1950-1957; 1964-1980) 30 yıl süreyle derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı.
       Ödülleri: 1948 yılında Ankara Halkevi Şiir Yarışması’nda üçüncülük ödülü, 1971 yılında Son Havadis gazetesinin düzenlediği Şiir Yarışmasında birincilik ödülü, 1986 yılında Eskişehir Yunus Emre Derneği’nin düzenlediği Yunus Emre Şiir Yarışması’nda ikincilik ödülü aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Büyüyen Eller (1954)
& Belki (1960)
& Bir Bulut Geçti (1973)
& Yeşil Çağ (1976, Kültür Bakanlığı Halk Yayınları No:2, Ank.)
& Hüzzam Beste (1986)
& Özlem Rıhtımı (1986)
Diğer Kitapları:
& Cahit Sıtkı Tarancı (Biyografi, 1974)
& Ömer Bedrettin Uşaklı (Biyografi, 1989)
& Cumhuriyet Döneminde Türk Şiiri (1988) 
Kaynaklar:
Şiirlerinden Seçmeler:

BİR SEN GÜZELSİN

Sen gözlerimin ufkunda tüterken
Hüzün yağmurları yağmazdı günlerime
Ilıman ikliminle dolardı içim
Nasıl da sokulurdu ellerin ellerime

İnce bir yapraktı saçların
Yaşlanmış ağacımın dallarında
En gür şafaklar sökerdi
Aşkımızın yollarında

Sen sıcak gülüşlerde yaşardın
Avuçlarında hep bahar yağmuru
Yirmi yaşın elleriyle okşardım seni
Uzandığımız gök maviydi ve deniz duru

Kaçıp sana sığınırdım
Geceler üstüme üstüme gelince
Sonsuz mutluluklar ormanında
Bir nazlı geyik gibiydin ince

Bir sen güzeldin benim için
Bir de yüzünde açan karanfil
Öyle çok esiyordun ki içimde
Bahar rüzgarı gibi efil efil

DÖNSEN ŞAFAKLARLA

Çocuk türkülerimin içinden çıkıp gelsen
Bana kederlerin en güzelini getirsen
Sonra İstanbul'u bırakıp gitsem
Kızkulesi sırılsıklam ağlasa
Karidesler pırıl pırıl balıklar ağlasa
Bulanık güneşlerde düşsem yollara

Saçların uçsa bulutlar arasında
Kaşların, kirpiklerin uzasa yıldızsı
İncecik şamdanlarda yansa hatıran
Deniz fenerleri çaksa bir yeşil, bir kırmızı
Her ağacın arkasından ve her köşeden
Sen çıksan karşıma

Sıcak bir yağmur akmasa ellerinden
Yüzüme hep acır gibi bakmasan
Geceler kararıp kararıp gelmese
İstanbul'u bırakıp gitmesem
Ufalsa ufalsa yalnızlığım
Sen essen mutluluğun denizlerinden

Gelsen umutsuzluk çiçek açmasa
Lodos kuşları konmasa rıhtımlara
Gene beyazlığın aksa çeşmelerden
Yokluğun yüzmese bulutlarda
Tutup pişmanlığın eteklerinden
Şafaklarla dönsen kıyılarıma

HATIRALAR ŞEHRİ

Yeşil rüyalarında hatıralar
Mevsimler boyunca çiçeklenirdi.
Sonsuzluğu hayal edilen bahar
Dişi gençliğini bu şehre verdi.

Huzur dal dal açar bahçelerinde
Sevda masalları dinler çiçekler.
Hulyalara dalan gecelerinde
Yeşil gözlerini öper melekler.

"Gümüşlü", fecirle tutuşan kümbet
Fani zaman akar "Nilüfer".
Türbelerde hâlâ mukaddes nöbet
Ova, fethin nal seslerini dinler.

Geçmiş zamanlardan kalan aydınlık
İpek gecelerine iner sel gibi.
Yıldızların koynunda erir aydınlık
Yeşil rengi bir darbımesel gibi.

Hülyalara boş kadehler uzatır
Garip akşamlardan taşan su sesi.
Anlatır sevdaları satır satır
Sır kutusu çınarların gövdesi.

Mavi çinilerden okunur
Kur'an Ses vermedikçe tarih, kubbelerinden.
Hep aynı şarkıyı söyler şadırvan,
"Çıkmaz muhabbetin derun-u dilden..."

Mahzun selvilerde uhrevi sada
Mesut yalnızlığında Emirsultan.
Hatıralar şehri zümrüt Bursa'da
Rüzgarların kanadındadır zaman.

SONBAHAR HÜZÜNLERİ

Kalmadı göklerin mavi gülümsemesi
Yağmur halinde indi toprağa teşrin...
Sarı avuçlarıyla alkış tutuyor
Hüznün zaferine mevsim.

Cümle düşünceler perişan
Mahzun hayaller darmadağın.
Ölümü andırıyor çipil geceler
Acı, güneye dönüşü kuşların.

Rüzgarda çürük yaprak kokusu
Benzi uçuk hastada içlenme, telaş...
Teselli ufkunda kara perdeler
Ve kaybolan renklerde bir damla yaş...

Gümüş dumanlar örttü güzellikleri
Yok ömrümüzde o eski lezzet.
Melül akşamlar ağlatır bizi
Ürkek bakışlarda korku ve hasret.

Bir endişe var sararan dalda
Düşen yapraklarda kaldı neşemiz.
Yeşilin kaderinde can verdi ümit
Yaklaştı toprağa gölgemiz.

Hiç yorum yok: