8 Mart 2018 Perşembe

ÖMER ERİNÇ




(1 Ocak 1958, Hacıeyüplü köyü, Kahramanmaraş - )

      
       Şair ve yazar. Asıl adı Duran Boz’dur. İlk ve ortaöğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Çamaş ve Ağabeyli Ortaokullarıyla Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi’nde görev yaptı. Hâlen Mehmet Gümüşer Anadolu Lisesi’nde çalışmaktadır.
       Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesinde öğretmenlik görevini sürdürürken okulun çıkardığı “Dost” dergisiyle Kahramanmaraş Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesi ve Mehmet Gümüşer Anadolu Lisesinin çıkardığı “Dört Mevsim Düşünce” dergilerinin yayın yönetmenliğini yaptı. Evli, altı çocuk babasıdır.
       Yazı çalışmalarına; bir grup arkadaşıyla birlikte Işık gazetesi ve Kelam dergisinde başladı. İlk şiirleri Edebiyat dergisinde yayımlandı. Şiirleri ve yazıları; Edebiyat, Hece, İkindi Yazıları, Kayıtlar, Mahalle Mektebi, Temmuz, Yedi İklim, Yeni Sıla vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Turna Gözleri ve Karanfil (1991, Öncü Kitap)
& Geniş Zaman Süvarileri (1999, Hece Yayınları)
      Deneme, İnceleme, Eleştiri Kitapları:
& Bir Şimdikizaman Şairi Mehmet Âkif Ersoy (Biyografi, 2008, Kahramanmaraş Mehmet Gümüşer Anadolu Lisesi Yayınları)
& Yahya Kemal Kitabı (Biyografi, 2008, Kahramanmaraş Milli Eğitim Müdürlüğü-Mehmet Gümüşer Anadolu Lisesi)
& Seferî Yazılar (2010, Hece Yayınları, Ank., 148 s.)
& Büyük Doğu’nun Ruhu Necip Fazıl Kısakürek (2013, Hangar Kitap)
      Seçkileri:
& Kitaba Çağrı Sınavında İnsan (2009, Kahramanmaraş Valiliği)
& Yazarların Şehri Kahramanmaraş (2009, Kahramanmaraş Valiliği)
& Şiirli Şehir Kahramanmaraş (2009, Kahramanmaraş Valiliği)
& Kitaba Çağrı (2012, Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları)
      Yayına Hazırladığı Kitaplar:
& Kahramanmaraş Öykü Günleri (Erdoğan Aydoğan ile birlikte; Sempozyum Bildirileri, 2010)
& Düşünen Kalem Nuri Pakdil (Hüseyin Su ile birlikte; Sempozyum Bildirileri, 2011)
& Çok Sesli Bir Yazar Rasim Özdenören (Sempozyum Bildirileri, 2011, Kahramanmaraş Belediyesi Kültür Yayınları)
& Kahramanmaraş Türküleri ve Oyun Havaları (H. Fatoş Derebent ile birlikte; 2012)
& Okuma Hikâyeleri (2013, Hangar Kitap)
& Yazma Hikâyeleri (2013, Hangar Kitap)
& Mekan Hikâyeleri (Köksal Alver ile birlikte; İz Yayıncılık, İst.)
Kaynaklar:
A  Mehmet Çetin, Tanzimattan  Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 4, Gözden geçirilmiş ve genişletilmiş 3. baskı: 2002, Akçağ Yayınları, Ank., s. 42-45
Yazarla Yapılan Söyleşiler:

Şiirlerinden Seçmeler:

GÖKLERE KOŞAN KİRAZ 

inildikçe derinlere
candır akacak
gamevinden dışarı
resimleşen güğümleri sabrın
anlatılırsa bir daha
gökler sarsın yarayı
insanlığım:
kendisi kalmanın haritasıyla
alanlara indirilmiş:abdal
labirentlere sığmıyor ömrümüz

kendimle gelişen beyaz nokta
kalbin denizleşen secdesi: alna
sayfalar taşıran baharınla
gelen gözlerindir daim
tarihin fırat sarmalında
mavzerler yoğuran mushaflardan
incelmiş yeraltı duygularına
kolay mı gezinmek
kardeşim İDRİS
yağmur ve umut bizdendir
ruhun:
doğusu ortadoğu kuşanan ırmağı

sen: bütün zamanların dervişi
geceye fal tutulan yüzünle
‘gizli ilimler hazinesi’
ve simya
tımarlanmış düşlerin atı
soy kasırgasından erdemin
kuşluklar doğuran denize
demlenen mahzeniyle çürüyüşün
sedef inceliklerin kıblesinde
ufukları gözleyen hayattır
çeliğin som hamlesi
yani ben
gözde destanların süvarisi
nil sularından her sürgün
geriye sayma festivalleri değil
kartelleri kurşunlayan emek

üçgüller: gövdeyi suvaran meşale
ölümün ve doğumun tılsımı
yüzün: şimdi
güneşten bir seccade
tercümesi yok dünya hâllerinde
ayın özgür balçığı
ölümler sonrası bir haberdir
kerameti kendinden menkul
şu kan
yirmiüç cehenneminin firarîsi
zerafetinle giydir başakları

adaletli yakarışların ustası
çizdiğin güzergâh
kulluğun tezgâhından
köleliği reddetmek şanı
öpülmüş çıngıların kulesi
senden: bir sığınak mazlumlara
dağlanmış sözcüklerin yordamıyla
tûfan sonrasına açılan göğsün

saçılmış sancağı sarpların
işlemeli akiklerin diliyle
zerreler birer terzi
sığmaz ham söze
biçtiğin kumaş
sevgilim yeryüzü
giydiğim gömlek
sana mahsus bir rüya şimdi

uzat ellerini
gözleri mîsak getiren varlığa
başeğmek:
bir kutlu yorum artık
dönüşün imkânsız göğüne
yaklaştıkça sarıl
bir tanem
yaşamın billûrlaşan toprağı
bir yaman düğündür: mîraç
Ötelere serpilmiş insanlığım

SEVDANIN HÜKMÜ BÂKÎ DEFTERİ

saçlarının soluyan bozkırından
kalbinin ırmaklarına bakan HÛD
yürek ki yoksullar emzirir
talihin karangu çarşısında
rüyalarını besleyen şehrâyin
göğeren rahmidir hayatın

lâmelif gönderilmiş topraktan
fetretine sevinçler biçen mehtâp
zümrüdüankâ:
özgül kuşum benim
gel kayna biraz
sabrın taşıran bahçesinde

yankısız kabaran uzun salâlar gibi
aklın karelerinden bir rûzigâr
çeşmine karanfiller yayan gerilla
kutlu yağmurların sılasından
suvaran maviliğiyle bereketin
kulelere saçılmış gökkatlarıdır

arınmış şanlarıyla aşkın
gamevinden tayflar koşturan rahmet
yurdumdur:
hayrolan seferlerin kehaneti
bir hükmü zahir
değil mi fırtına
yalan mîsakların borsasında

atlaslar! kum dağları
söyle hangi çağdan
çözülmüş kıyamların çetelesi
sarp suyuyla coğrafyanın
ahkâf:
nesli kahreden sırdır
bağrına alevler eken ahâlî
poyraz bir mermi
sefere gidenlerin albümünde

geceyi süpüren kavlince kuşların
takvâ:
özgürlüğün sözleşmesi
de şimdi:
ölüm hayata yakın
hayat ölüme uzak
tutkular nereye akar

içevini yakan ayartmaların kasrından
bir îmâ:
anlatılmış lânetlerin ıslığı
âd:
imlâsız gayrı
irem çiçeklerinin âhı
sevdanın hükmü bâkî defterinde

ruhun:
gurbetini soruyor yalnız

‘SEVGİLİ GÖNLÜNDEN ÇIKMIYOR DİYE’

M.Akif İNAN’a

aşk ile yaydın toprağa
kalbin hamlesinden geçirilen sözcükleri
sözün sılasında tartarak bir bir
sevgililer çileyen medeniyet siperlerinden
defterlerine olağanüstüler gelsin diye
güller suladın
deli fişek mevsimler boyunca
evleri evlere bağlayan gözyaşı törenlerinden

külliyesi bilinç üreten kardeşliğin kapılarına
susmalar anlatan ruhun
serüvenlerine baka baka
yapraklar serpilirken içimizden dışımıza
adları Kudüs
Mekke Medine olan
çiçeklerini öperek dağların
dirildin dirilsin dediğin çocuklarınla bir yaman

insan inanırsa bir kezliğine
yerliliğin çağ dışı görülen ilgisine
doğar elbet
Allah’ın yoğuran işaretinden
Oyunlar kollayan ölümsüzlüğe
melekleri anlatan şiir
söküklerini diker gönlümüzün
kuzeyler batılar yakılan semazenlerin dönüşünden

fasılasız geçildikçe bir bir muhayyel sanılan nazarlar
oğullar büyür
rüyalar dölleyen uykuların zelzelesinden
Mescidu’l-Aksa sıcaklığına
aslolan aşk bahsini sarmak için
yükselen yüreklerin sükunetinden
dualar çıkaran sevgililerin
Kerbela paylaşan alınlarına yürür yaşamak

ihtimal hesaplarına çarşılara tozuyan aklım
yollar elveda çağlarına dönüyor sonunda
‘Tenha Sözler’ dökülen dudakların kıvrımından
gönlün resmini dikizleyen şairlerin imlasına
müşa’şa’ harfler dolduran sultanlığın
masallarını terleyen hayat gibi
kalbin yamaçlarına aynalanan aşkla
söylen rahatça mekanın İbrahim Makamı’nda

nasıl olsa elemler oynatamaz artık içinin bozkırlarını
savaşlar kazınan toprağın provasından
evini hoşça kur
giyinerek sonsuzun yamanmaz giysisini
öldürünce güzel öldüren yarin aşkına
defterleri kapanan bir ömrün menkıbesinden
geldik geçiyoruz işte
evvelzaman şekilleri şerholan ruhların deryasını

aşılmaz denilen bayırlara dökemeden eteğimizdekileri
ayetler dolaşan gövdemizin limanlarından
ötedünya renkleri çalışan yeryüzüne
‘Vaktinde yönelsin dost Hakka diye’
kadifeler getiren kar gibi
günler boyu
yağmurlanan acıların muhaciri
hazır ol çağrılarını kuşanan ervahın temennasıdır

neyleyip netsek
zaman bulunmuyor halleşmeye
söz müntehasını bulmadan
dil dönmüyor
dönmüyor emanetin elvahını yüklenen gövdemiz
hakkın helal et demeye
‘Hicret’i hatıra kalan burcumuzdan
bir iftar hüznüyle kayıp giderken şiir beyi

16 Haziran 2000

SÜRGÜNDEKİ SON FOTOĞRAFIM BU

sürgündeki son fotoğrafım bu
yollar yollara düştü artık
kara afrikasından beyazların ülkesine
günlük konuşma dili ve kıyamet
hüznün kabzımalları festivaller
ölüm giydirilmiş bir şaldır bize

göğsünü rüzgarlara açan sevgili
oralarda
asfalt yalıyorsa gözlerini
evler gökyüzüne açılmıyorsa
bil ki sevda
içimdeki yağmurun geometrisi

zaferini kutladığım yenilgi
çekil aradan
yağmurlar gözyaşlarını ıslatsın
dalgınlığın savruk sularında
gözlerinden bir ganimet zaman
hayretim arttıkça kendim olmak

sevmekle başlayan her şey
atlarını kaybetmiş bir süvari kadar yabancı
heveslerimle suvardığım yalnızlık
sefere giden bir sürgünün yüzündeki çıbandır
ölümüne sevilmiş suçların kaderi
yargısız infaz
gülüşün bir yaman serüvendir şimdi

ağaçlara göre şekillense de gökler
alnım haritaların gizli yatağı
kıvrımlarından kor ateşler toplayan
narin bir yapraktır
kendini kurşunlayan dallarda

aharlı kağıtlar mühür ve imza
yani dudaklarının güzelliği
bir fotoğrafın altındaki son nokta
işaret taşlarına çarpıldıkça kalbim
esvaplarını değiştirmiş bir şehrin sokaklarına
uzandıkça kendine bakan sokaklarına
oynanır takrir-i sükûn
ısmarlama bir depremin kilitleri

bak ruhum
uygun adım sınavlardan geçişine

7 Ağustos 1994

RÜZGÂRA ÇİZİLMİŞ AŞKLAR

I

sen seyrine emanet yurdum
güneş olağan koşusunda şimdi
dağlar ardından gençleşen ufukla
geceleri süpüren müziklerden
evlere esen sevinçlere
çeşminde yoğrulsun aşk

gözleri gökler soran hülya
yoluna düştü yolum
sarıldıkça kıvrılan yalanlardan
ellerinin aydınlık körfezine
akar akar aynalanır sevda

derin saraların çölünde
patikalar: ruhumun maverası
haşiyesiyle içli marşların
gözyaşlarına boğulan ahalî
kehanetin yağmur getiren dünyasından
dillenen güldür
güvercinlerin yoksullaşan kasrında

yaslandıkça akşamına bakan çocuk
yok olan gövdenin kıyametiyle
konuş aktar içindekini
canevinden gayrı
hangi kefeye konulsa
ehramların küllerinden çatılmış
şu kadın
değil mi tutkuların gem almaz zaptiyesi

tûfan:
anlamın tümel seccadesi
aklın depreminden bir karanfil diye
yüzünün kırlarında danseden
apaçık şantiyesi rüyaların
kaderin karelerinden bir oymak
tandır
ekmek
ve su
ay vurmuş savaşların romanı
tarihle yüzleşen mîsaktır
babalık sınavından geçişin
karşı konulmaz uğultusuyla garların
acısını alanlara yığan abdal
zulmü sözlüklerden çıkarmalı

çobanım:
rüzgâra söylenmiş türküler gibi
olmayan dünyasıyla bir kaval
alfabesi yok akşamların: sesi
kim bilir hangi dağdan
kafiyesine oynayan zamandır
aşınan teknesiyle hasretin
sarmaşıklarda sır oldun

II

denizin iç çizimli hülyasına mıhlanan NUH
dalgınlığından sandallar yoğursun gök
yoluna yoldaş buyruklarla
dua:
bayraklaşan dünyam benim
akreplerin albenisine aldanan toprakta

ateşler ah ateşler
yorgun ve tenha zamanların kabartması
kalabalığı uçurumlar kalan korkulardan
dağlar gösteren konuşmasına çocuğun
rahminde gülümseyen helâktır
hummalar:
derin lânetlerin sahrası
sulanmalı yeniden
kalbin merhamet çağıran süvarisi

doğurgan anakaralarında yeryüzünün
yürümüşse göğsümün mahşerinden bir ırmak
umutlar içinden dürülüyor demektir
gemilere hız veren yamaçlarla
başlasın son kez
efkârın dayanılmaz yakarması

gafletin kendini okşayan simyasından
sadrına kapaklandıkça inkâr
cürm-ü meşhûr isyanların alfabesiyle
tûfan:
yüreklere yakın bir limandır

III

uzun yollara ayarlanan yürek
bakışın rahmet getirir
sabrın bâkir taraçalarından
diyorsun ki sabah
katlanmış bir atlastır burda
bendini sarplara açtıran bir atlas

azaplar! ruhun bağışlanması
korkuya bedel sınavlardan
güven seren yağmurlara karşı
nice uçurumlar geçerek
dirsek dirseğe çatmak içindir

şeytan kurmacası giyotinlerde
siper kıldın da gövdeni
uzandın bir ömür
gemiler yüzdüren Rahman’a

dilinle yaklaş biraz
gözlerimin zencîsi:
şamdan
küheylanlar yoğuran arza
bir eleğimsağma su
albenili doruklarından inkârın
öpüldükçe köpüren tılsım
‘bir oğul bir tufana karşı nedir ki’

IV

hayretiyle mümin bakışların
kerîm olan aşktır
kerem dağlarının sonsuzu
cûdî:
inançla yakılan kandilimiz
bir şövalye feneri sanki

öylesine güzel
dostlarım
can oyununu oynayan çağdan
güvertesine yerleştiğimiz tarih

Hiç yorum yok: