HAYDAR ERGÜLEN
(14 Ekim 1956, Eskişehir - )
(14 Ekim 1956, Eskişehir - )
Mehmet Can, Umur Erkan, Erkan Güçlü,
Lina Salamandre, Hafız imzalarını da kullandı. Ev kadını Nazlıgül Hanım ile Kaportacı
Hasan Ergülen’in oğlu. Eskişehir’de Kurtuluş İlkokulu’nu, 19 Mayıs Ortaokulu’nu
bitirdi. Ortaokulda üç yıl boyunca en yakın arkadaşı Şahin’le “Ekin” adını verdikleri haftalık duvar
gazetesini çıkardı. Liseyi Ankara’da Aydınlıkevler Lisesi’nde okudu. 1976
yılında ;ODTÜ Sosyoloji Bölümü’ne girdi. Üç yıl öğrenci temsilciliği yaptı.
Özcan Karabulut, Metin Celal, Gökhan Cengizhan, İlkiz Kucur, Ahmet İçduygu, Hürol
Taşdelen gibi arkadaşlarla ODTÜ-ÖTK Edebiyat Kulubü’nde görev aldı. “Kaçak” adlı tek sayılık bir dergi
çıkardılar. 1982’de ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nü bitirdikten sonra Anadolu
Üniversitesi İletişim Sanatları Bölümü’nde asistanlık yaptı. Reklam ve Halkla
İlişkiler yüksek lisans proğramını yarıda bırakıp, İstanbul’da Ajans Ada’da reklam
yazarı olarak çalışmaya başladı (1983). Kısa bir süre çeşitli dergi ve
ansiklopedilerde çeviriler ve metin yazarlığı yaptı. Adnan Özer ve Tuğrul
Tanyol’la üç sayı yayımlanan “Üç Çiçek” dergisinin
yayımına katıldı (1983). 1985-1986 yılları arasında Kıbrıs’ta yedeksubay olarak
askerliğini yaptı. 1987 yılında Vural Bahadır Bayrıl, Osman Hakan Arslan, Orhan
Alkaya, Ali Günvar ve Seyhan Erözçelik’in hazırladıkları “Şiir Atı” dergisinin yayın kuruluna girdi. 1996 yılında evlendi.
2005 yılında reklam yazarlığını bırakarak SSK’dan emekli oldu. Boğaziçi
Üniversitesi’nde şiir, AdSchool Reklamcılık Okulu Yüksek lisans programında
yaratıcı yazı dersleri verdi. 2006 yılında Eskişehir’de yayıma başlayan “Yazılıkaya” aylık şiir dergisinin ve
Ocak 2007’de ilk sayısı çıkan, üç aylık hapisane ve edebiyat dergisi “Mahsusmahal”in yayın kurulu üyeliğini
yapıyor.
İlk yazısını 1971 yılında Yeni Ortam gazetesinde “Mehmet Can”
takma adıyla yayımladı. Şiirden önce 1971-1972-1973 yıllarında “Erkan Güçlü“
takma adıyla Eskişehir’de yayımlanan “Deneme“ ve Ankara’da yayımlanan “Gelişme“ dergilerinde hikayeler yayımladı.
İlk şiiri olan “Fahrünnisa “*adlı gazelini 1973 yılında yine “Gelişme“dergisinde “Umur Erkan“ takma adıyla yayımladı.
İlk şiirlerini 1978 yılında Felsefe
Dergisi’nde yayımladı. 1978 yılından bu yana şiirleri, öyküleri, yazıları
ve söyleşileri Ada, Adam Sanat, Akatalpa,
Birgün, Budala, Cumhuriyet, Cumhuriyet Kitap, Defter, Deneme, Derkenar, Dize, Düşler,
E, Edebiyat ve Eleştiri, Eliz Edebiyat, Eski’z, Eskişehir Sanat, Esmer, Eşik
Cini, Express, Felsefe Dergisi, Gelişme, Gösteri, Güneş, Habertürk, Hâr, Hayal,
Hece, Heves, İle, İmge Öyküler, İnsan Şiir Defteri, Karaf, Kitap Postası, Kitap-lık,
Kum, Kurşun Kalem, Küçük Pazartesi, Lacivert, Le Poéte Travaille, Ludingirra,
Merdivenşiir, Mesele, Milliyet Sanat, Mühür, Nar, No, NTV-MSNBC, ODTÜ’lüler
Bülteni, Öküz, Öteki-siz, Öykü’99 (E dergisi eki), Picus, Poetika, Radikal,
Radikal Kitap, Raillife, Remzi Kitap, Roman Kahramanları, Rüzgâr, Sanat Olayı,
Sombahar, Somut, Son Duvar, Son Kişot, Sonsuzluk ve Bir Gün, Star, Şair
Çıkmazı, Şiir Atı, Şiirsaati, Şiir-lik, Şiiri Özlüyorum, Tan, Temrin, Türk
Dili, Uç, Uçurum Kitabı, Üç Çiçek, Üç Nokta, Ünlem, Varlık, Virgül, Yarın, Yasak,
Yasakmeyve, Yaşam İçin Şiir, Yaşasın Edebiyat, Yazılıkaya, Yazko Edebiyat, Yeni
Biçem, Yeniyazı, Yom Sanat, Yusufçuk, Zaman vb. gibi dergi, gazete ve eklerinde yayınlandı.
Haftalık “Express” gazetesinde
“Düzyazı: 100 Yazı” adıyla 100 deneme yayımladı. Çeşitli şiir ve edebiyat
dergilerinde, Cumhuriyet Kitap ekinde şairler, şiirler, dizeler ve kitaplar
hakkında çok sayıda yazı yazdı. “Şiirlik”te 1,5 yılı aşkın bir süre her ay “
itina ile şiir oku”du. 1998 – 27 Haziran 2007 yılları arasında Radikal
Gazetesi’nde, Birgün gazetesinde…… Star gazetesinde yazdı. 12 Eylül 2001
tarihinden bu yana Cumhuriyet gazetesinde sürekli olarak yazı yazıyor.
İngilizce’den bir kısmı dergilerde
de yayımlanan şiir çevirileri yaptı. Şiirleri İngilizce, almanca, Fransızca,
Hollandaca, Korece, Farsça dillerine çevrildi.
“40 Şiir ve Bir...” adlı şiir kitabının 1998 Akdeniz
Altın Portakal Şiir Ödülü’nü alması nedeniyle 7-8 Kasım 1998 tarihinde
Antalya Kültür Merkezi’nde “40 Şiir ve Bir... Odağında Haydar Ergülen Şiiri”
başlıklı sempozyum düzenlendi. Sempozyum bildirileri daha sonra aynı
başlıkla kitaplaştırıldı.
Ödülleri: 1981 yılında “Unutulmuş Bir Yaz İçin” şiiriyle Gösteri Dergisi Şiir Yarışması İkincilik
Ödülü’nü; “Eskiden Terzi” adlı
şiir kitabıyla 1996 Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü; “40 Şiir ve Bir” adlı şiir kitabıyla 1997 Behçet Necatigil Şiir Ödülü ve 1998 Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü ile Orhon Murat Arıburnu Ödülleri
kapsamında bir defaya mahsus verilen Cahit
Külebi Jüri Özel Ödülü’nü; 2005
Dionisos Şiir Ödülü’nü, “Keder Gibi
Ödünç” adlı kitabıyla 2006 Cemal
Süreya Şiir Ödülü’nü, “Üzgün Kediler
Gazeli” adlı kitabıyla Metin Altıok
Şiir Ödülü’nü kazandı.
Yapıtları:
Şiir kitapları:
& Karşılığını Bulamamış Sorular (1982, Yeni Türkü
Yayınları, İst., 64 s.)
& Sokak Prensesi
(1990, Korsan Yayınları, İst., 54 s.)
& Sırat Şiirleri
(1991, Remzi Kitabevi, İst., 72 s.)
& Eskiden Terzi (1995, Şiir Atı Yayıncılık, İst., 80s.)
& Kabareden Emekli Bir “ Kızkardeş ” (Lina Salamandre adıyla; 1995, Oğlak Yayınları,
İst., 92 s.)
& 40 Şiir ve Bir…
(1997, Varlık Yayınları, İst.)
& Seçme Şiirler (1998, İnsan Yayınları, Antalya)
& Hafıza (Hafız mahlasıyla; 1999, Yön Yayıncılık,
İst., 106 s.)
& Karton Valiz
(1999, No: 27 Yayıncılık, İst., 78 s.)
& Ölüm Bir Skandal (1999,
Adam Yayınları, İst., 120 s.)
& Nar / Toplu Şiirler I (2000, Adam Yayınları, İst., 240
s.; Karşılığını Bulamamış Sorular, Sırat Şiirleri, Sokak Prensesi, Eskiden Terzi, 40 Şiir ve Bir adlı
şiir kitaplarını kapsıyor.)
& Hafız ile Semender / Toplu Şiirler II (2002, Adam Yayınları, İst., 272 s.; Kabareden
Emekli Bir “ Kızkardeş ”, (Lina Salamandre), Hafıza (Hafız) ve Karton
Valiz adlı şiir kitaplarını kapsıyor.)
& Zarf (2004, Dünya Yayıncılık, İst., Posta Kutusu
Dergisi eki; Genişletilmiş ikinci basım: 2010, Kırmızı Kedi Yayınevi, İst., 120 s.)
& Keder Gibi Ödünç (2005, Yasakmeyve
Yayınları, İst., 94 s.)
& Yağmur Cemi (Seçme Şiirler; 2005, Toroslu Kitaplığı, Kendi Seçtikleri: 9, İst., 107
s. )
& Üzgün Kediler
Gazeli (2007, Merkez Kitapçılık, İst.)
& Aşk Şiirleri
Antolojisi (2011, Kırmızı Kedi Yayınevi, İst., 220 s.)
Deneme Kitapları:
& Haziran, Tekrar (Açık Mektup; 2000, Can Yayınları, İst.,
222 s.)
& Üvey Sokak (Açık Mektup; 2005,
Gri Yayınları, İst., 333 s.)
& 100 Yazı Düz Yazı (2006, Merkez Kitapçılık, İst., 548 s.)
& Eski Yazı (2008, Turkuvaz Kitapçılık, İst., 260 s.)
& Trenler de Ahşaptır
(2011, Kırmızı Kedi Yayınevi, İst., 241 s.)
& Sonradan Görme (2012, Ferfir Yayıncılık, İst., 159 s.)
& Şiir Gibi Yalnız (2012, Mühür Kitaplığı, İst.)
& Derdini
Anlatamayanlar İçin Ansiklopedi: Paradoks Diyalektika (2012, Kırmız Kedi Yayınevi, İst., 264 s.)
Yayına Hazırladığı Kitaplar:
& Şimdi O Güzel Bahçede… / Mehmet H. Doğan Kitabı (Orhan Tekelioğlu
ile; 2010, Kırmızı Yayınları, İst., 424 s.)
& Cümleten İyi Yolculuklar (Kitaba yazılarıyla
katkıda bulunan yazarlar; Sıddık Akbayır, Sina Akyol, Nalan Barbarosoğlu, Habib
Bektaş, Ahmet Buke, Metin Cengiz, Jaklin Çelik, Ali Çolak, Refik Durbaş, Şukru
Erbaş, Haydar Ergulen, Cezmi Ersöz, Adil İzci, Özcan Karabulut, Gonca Özmen,
Ahmet Telli, Bâki Ayhan T., Kemal Varol, Murat Yalçın ve Özcan Yurdalan; 2012,
Kırmızı Kedi Yayınevi, Yolculuklar ve Kentler Dizisi: 1, İst., 280 s.)
Çocuk Kitapları:
& Nar Alfabesi (2012, Kırmızı Kedi Yayınevi, İst., 116
s.; Resimler: Serap Deliorman)
Hakkında Yazılan Kitaplar:
& Şiir Adımlı Bir Yolcu Haydar Ergülen / Sıddık Akbayır (2010, Ferfir Yayınları,
İst., 425 s.)
& Psikodinamik Açıdan Haydar Ergülen ve Şiiri (Ateşli Bir
Hastalık) / Yusuf Alper (2010, Özgür Yayınları, İst., 96 s.)
Kaynaklar :
A Altın Portakal
Kültür ve Sanat Vakfı & Akdeniz Sanatevi / Haydar Ergülen 40 Şiir ve Bir /
Andaç / Hazırlayanlar: Hüseyin Cahit Kesre – Emine Kesre /1998-Nisan 1998,
Antalya, 24 s.
A Tanzimat’tan Bugüne
Edebiyatçılar Ansiklopedisi Cilt I / 2001, YKY, İst., s: 323
A Tanzimat’tan
Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt: 3 / Hazırlayan: Mehmet Çetin / 2002, Akçağ
Yayınları, Ank., s: 446-449
A ‘Haydar Ergülen
Özel Bölümü’ / Sombahar / Sayı: 32, Kasım-Aralık 1995
A Yom Sanat İki Aylık
Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi / Dosya: Haydar Ergülen / Mart-Nisan 2003,
Sayı: 11, s: 70-108
A ’40 Şiir ve Bir...’
Odağında Haydar Ergülen Şiiri / 1998 Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü
Sempozyum Bildirileri / Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı / Yayına hazırlayanlar:
Ahmet Tüzün-H. Cahit Kerse / 1999, Antalya, 192 s.
KARŞILIĞINI BULAMAMIŞ SORULAR İÇİN
serin rüzgârlar taşır
bir dostumun yüzünü yakan mevsim
incelmiş bir hayatın kederiyle
sessizce durur anıların yamacında
renginden su alan resim
odalara sığmazdık odalar dar
içinde gizli bir ses ölürken
dönenip durdu heves
dağlar dağlar
saatleri biz sustururduk
korkusuyla kendi sesimizin
yok ederdik kardeşliğini
gündüzle gecenin
karardı baktıkça gözler
balkon derinliğindeki dağlara
heves yollara düştü
tedirginlik korkulara
yüzün gecikmiş bir mektupta
anlaşılır dürüst ve ıslak
yitirilmiş bir anıyla çıkageldi
güneyin ılık sokaklarından
-her ses bir renge yakışır
su kendi bildiğince akar
hiçbir şeye benzemez içimizdeki uçurum
ne kadar acemi harcı olsa da
ölümle karşılanmalı bazı sorular.
“Karşılığını Bulamamış Sorular” adlı kitabından
GÖVDELERİN GECESİ
sana tanık bulunur şehre salınmış gövde
kaldır artık şu göğsünden lekesizliği
soyunup başımız önde şehri çıkalım!
dünya beni acıtacak kadar büyükmüş, demek için
küçük yalnızlığını dünyaya bağışlayan!
bakışlara kalplere kurulmuş aynalarda
herkes öyle yalnız ki yalnızlığı bilen yok
ve insanın insana uzun cehenneminde
kendi yüzüne bakacak kadar güzel değil hiç kimse
yüzüne benzettiği maskelerden ağlayan kadın,
inceyken kara kalemlerin ezdiği bir resim gibi
kitaba düşünce kelimenin şerrinden
sevişmekten yorulunca aşktan korkuyor
hayatı başka hayatların çıplak gövdesi
gövdelerin gecesi:benzerinin yüzünde ölümü öpen
ve soyunan yalnızlık korkusuyla benzerlerine
yok çünkü, cezasını bir cezaya ekleyen gezgin
ayna tutup boynundaki ipi kıran yok
yataklar ter kokan cesetlerin buluşma yeri
gölgelerin çiftleştiği şehirde
ben kendimi sevseydim cinayetler işlerdim
ey, yüzüne bakmadan aynalar tasarlayan, sen de
rüzgârın buruşturup atılan bir kâğıt gibi
parçalanmış bir kuş gibi alnıma konmadan önce
şehir tüylerini yolup beyaz karnını paylaşmadan,
sen, aşkına olmayan şehirler aramadan
ve kanatların küllerle ağırlaşmadan
şehrin dışına çık ve tanış benimle!
“Sırat Şiirleri” adlı kitabından
BENİ AŞKA TERKETTİĞİN İÇİN SEVİYORUM SENİ
bir sır- çocuksun, yalnızca aşk açık sende
ne sen kalıyorsun ne o, aşktan başka
biri yok, gel, aşk istediği için varsın
ne onu kurtarıyorsun ne kendini, aşktan başka
biri yok, git, aşk istediği için yoksun
ayrılıktan değil, taşıdığı saflıktan konuşursun;
ayrılık sana dönmektir, yeniden bana
ruhumuz öpüşür ya, başkasındayken ağzımız
gövde gözaltındadır, oysa ruhumuz sereserpe
seni senden beni benden bağışlar birbirimize
bir sır- çocuksun, aşkla açıyorsun kullandığın herşeyi
burda değilsin, çoktun çekilmişsin ve seninle
gitmiş senin olan, her zamankinden çoksun bu evde
çünkü aşk hepimizden çalışkandır, ben duruyorum
vefa aşk listesindeki ceza nöbetine
bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni
aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte
kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun
beni büyüten aşktan söz ediyorum, yolculuğa övgü
zaman yok ki aşktan başka, uykusuzluğa övgü
bir sır- çocuksun, baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni
ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için seviyorum seni!
“Eskiden Terzi” adlı kitabından
KUZGUNCUK OTELİ
evimi bir sokakla aldattım, üstümde
ay var bu gümüş semtinde bir sokağın
üçüncü katıyım, deniz bana bakıyor,
ben artık yalnızca denize karşıyım
üstüme gelme ay hanım, Kuzguncuk otelinde
iyilik katına çık, senin konukların ağır,
ben bir anıyı ağırlamakla geçen hayatlardanım
ruhumun bir otelde ilk kalışı bu
aynı, oda, aynı yatak, aynı aynada
birbirimizi ilk görüşümüz, başka veda yok,
üstümdeki yabancıyla uyumalıyım
ruh semtinden kayık açma ay
hanım! sana hazır değilim, senden yanayım
kim taşınsa çıkamıyorum içimdeki evden
Kuzguncuk otelinde iyiliğin katı çok
yıldızlar gibi çık çık bitmiyor ay hanım,
sen bu çocuğu bir yerden hatırlıyorsun
ben bu çocuğu bir yerden unutmalıyım
“Eskiden Terzi” adlı kitabından
ESKİDEN TERZİ
beni eskit, bir terzi çıkar
fazlalıklarımdan, prova yokmuş
meğer! acıyan ve acıtan ten var
oldukça gövde dikiş tutmuyor
eskiden terziydim, dar vakitte
dükkanım vardı, ilk gömleğim
tez uçtuydu tenimden, o hevesi
artık gönlüm çekmiyor
teninden bir yağmur biç bana da
aramızın açıldığı yerden, o makas
hatırayı paslı bıraktı! düğmenin
yeraltında ten yokmuş tenhadan başka
şimdi heves bol geliyor
“Eskiden Terzi” adlı kitabından
KAĞIT
Kağıttan ayrılıyorum, burda terkediyor beni
yurdum, burdan ötesi zarfını ağırlaştırıyor
son defa yerine çok yazılmış bir mektubun,
kestim dallarını çünkü arkadaşlarımın eski
sözlerimin yetişemeyeceği bu kayık nasılsa
taşır beni, nasılsa benden önce de varılmış
o sahili bulurum, varsın karşıma çıksın
peşinde olduğum şehir, benim de suçum bu
olsun, kağıttan daha ağır olamaz ya,
ev ödevi gibi oturduğum şehirlerdeki
yokluğum: şehrin mektubu gelme bana
elveda Gözdemi bir cümle daha terkediyor
- o cümleyi çocukluğum için kurmuştum-
çocuk ki kaybolmuş bir şiirin nakaratıdır
onu terkediyorum, beklemediğim bir mektubu
terkeden ve terkederken beni ıssız
adası arkadaşlığın, bu gövdeye taşınacak
eski bir ruh arıyorum, bu kağıttan kaygıyı
susturacak ağır bir söz arıyorum, çoğu bana
sayılsın, boş kalsın kağıtta bir yerim varsa
Boşluğuna kıyacağım ne kaldığı kağıttan başka?
“40 Şiir ve Bir” adlı kitabından
MAVİ
üstünde yağmurdan başka hiçbir şey yoktu
anlam olmak için yeterince çıplaktın
şiirin nasıl bir şey olması gerektiğini
hatırlatıyordu gözlerin, sana böyle inandım:
ben inanmak için şiir yazıyorum, gözlerin
cihangir'i hatırlatıyordu, hayal içinde fakir
üsküdar'dan o rüyaya baktım: maviydin
bir özletip bir geri çekiyordun denizlerini!
usul usul inandım güzelliğin hatırına yağan
yağmurun üstümüzde hakkı vardır, inandım
uzak bir mavi kızın gözlerindeki bulut
burada içimize yağacaktır, inandım, mavi
bir yağmurluğun da olsa şiirden ıslanırdın!
gövdene de böyle inandım, duruydu, şiirin
nasıl bir şey olması gerektiğini hatırlatıyordu:
öyle çıplaktın ki içinde şiirden başka
hiçbir şey yoktu, gövden neyi hatırlatıyorsa
ona inanıyorum, beni hatırlamasa da, biliyorum
bazı uzaklıkların hiç mektup beklemediğini...
bazı şiirler de bekleyemiyor yağmurun dinmesini!
“40 Şiir ve Bir” adlı kitabından
EYLÜL
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan
(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)
"Yazın bittiği her yerde söylenir"se
kadının gittiği de her yerde söylenir
kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:
Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde
yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,
yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu...
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terkedildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder!
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider
Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!
“40 Şiir ve Bir” adlı kitabından
serin rüzgârlar taşır
bir dostumun yüzünü yakan mevsim
incelmiş bir hayatın kederiyle
sessizce durur anıların yamacında
renginden su alan resim
odalara sığmazdık odalar dar
içinde gizli bir ses ölürken
dönenip durdu heves
dağlar dağlar
saatleri biz sustururduk
korkusuyla kendi sesimizin
yok ederdik kardeşliğini
gündüzle gecenin
karardı baktıkça gözler
balkon derinliğindeki dağlara
heves yollara düştü
tedirginlik korkulara
yüzün gecikmiş bir mektupta
anlaşılır dürüst ve ıslak
yitirilmiş bir anıyla çıkageldi
güneyin ılık sokaklarından
-her ses bir renge yakışır
su kendi bildiğince akar
hiçbir şeye benzemez içimizdeki uçurum
ne kadar acemi harcı olsa da
ölümle karşılanmalı bazı sorular.
“Karşılığını Bulamamış Sorular” adlı kitabından
GÖVDELERİN GECESİ
sana tanık bulunur şehre salınmış gövde
kaldır artık şu göğsünden lekesizliği
soyunup başımız önde şehri çıkalım!
dünya beni acıtacak kadar büyükmüş, demek için
küçük yalnızlığını dünyaya bağışlayan!
bakışlara kalplere kurulmuş aynalarda
herkes öyle yalnız ki yalnızlığı bilen yok
ve insanın insana uzun cehenneminde
kendi yüzüne bakacak kadar güzel değil hiç kimse
yüzüne benzettiği maskelerden ağlayan kadın,
inceyken kara kalemlerin ezdiği bir resim gibi
kitaba düşünce kelimenin şerrinden
sevişmekten yorulunca aşktan korkuyor
hayatı başka hayatların çıplak gövdesi
gövdelerin gecesi:benzerinin yüzünde ölümü öpen
ve soyunan yalnızlık korkusuyla benzerlerine
yok çünkü, cezasını bir cezaya ekleyen gezgin
ayna tutup boynundaki ipi kıran yok
yataklar ter kokan cesetlerin buluşma yeri
gölgelerin çiftleştiği şehirde
ben kendimi sevseydim cinayetler işlerdim
ey, yüzüne bakmadan aynalar tasarlayan, sen de
rüzgârın buruşturup atılan bir kâğıt gibi
parçalanmış bir kuş gibi alnıma konmadan önce
şehir tüylerini yolup beyaz karnını paylaşmadan,
sen, aşkına olmayan şehirler aramadan
ve kanatların küllerle ağırlaşmadan
şehrin dışına çık ve tanış benimle!
“Sırat Şiirleri” adlı kitabından
BENİ AŞKA TERKETTİĞİN İÇİN SEVİYORUM SENİ
bir sır- çocuksun, yalnızca aşk açık sende
ne sen kalıyorsun ne o, aşktan başka
biri yok, gel, aşk istediği için varsın
ne onu kurtarıyorsun ne kendini, aşktan başka
biri yok, git, aşk istediği için yoksun
ayrılıktan değil, taşıdığı saflıktan konuşursun;
ayrılık sana dönmektir, yeniden bana
ruhumuz öpüşür ya, başkasındayken ağzımız
gövde gözaltındadır, oysa ruhumuz sereserpe
seni senden beni benden bağışlar birbirimize
bir sır- çocuksun, aşkla açıyorsun kullandığın herşeyi
burda değilsin, çoktun çekilmişsin ve seninle
gitmiş senin olan, her zamankinden çoksun bu evde
çünkü aşk hepimizden çalışkandır, ben duruyorum
vefa aşk listesindeki ceza nöbetine
bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni
aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte
kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun
beni büyüten aşktan söz ediyorum, yolculuğa övgü
zaman yok ki aşktan başka, uykusuzluğa övgü
bir sır- çocuksun, baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni
ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için seviyorum seni!
“Eskiden Terzi” adlı kitabından
KUZGUNCUK OTELİ
evimi bir sokakla aldattım, üstümde
ay var bu gümüş semtinde bir sokağın
üçüncü katıyım, deniz bana bakıyor,
ben artık yalnızca denize karşıyım
üstüme gelme ay hanım, Kuzguncuk otelinde
iyilik katına çık, senin konukların ağır,
ben bir anıyı ağırlamakla geçen hayatlardanım
ruhumun bir otelde ilk kalışı bu
aynı, oda, aynı yatak, aynı aynada
birbirimizi ilk görüşümüz, başka veda yok,
üstümdeki yabancıyla uyumalıyım
ruh semtinden kayık açma ay
hanım! sana hazır değilim, senden yanayım
kim taşınsa çıkamıyorum içimdeki evden
Kuzguncuk otelinde iyiliğin katı çok
yıldızlar gibi çık çık bitmiyor ay hanım,
sen bu çocuğu bir yerden hatırlıyorsun
ben bu çocuğu bir yerden unutmalıyım
“Eskiden Terzi” adlı kitabından
ESKİDEN TERZİ
beni eskit, bir terzi çıkar
fazlalıklarımdan, prova yokmuş
meğer! acıyan ve acıtan ten var
oldukça gövde dikiş tutmuyor
eskiden terziydim, dar vakitte
dükkanım vardı, ilk gömleğim
tez uçtuydu tenimden, o hevesi
artık gönlüm çekmiyor
teninden bir yağmur biç bana da
aramızın açıldığı yerden, o makas
hatırayı paslı bıraktı! düğmenin
yeraltında ten yokmuş tenhadan başka
şimdi heves bol geliyor
“Eskiden Terzi” adlı kitabından
KAĞIT
Kağıttan ayrılıyorum, burda terkediyor beni
yurdum, burdan ötesi zarfını ağırlaştırıyor
son defa yerine çok yazılmış bir mektubun,
kestim dallarını çünkü arkadaşlarımın eski
sözlerimin yetişemeyeceği bu kayık nasılsa
taşır beni, nasılsa benden önce de varılmış
o sahili bulurum, varsın karşıma çıksın
peşinde olduğum şehir, benim de suçum bu
olsun, kağıttan daha ağır olamaz ya,
ev ödevi gibi oturduğum şehirlerdeki
yokluğum: şehrin mektubu gelme bana
elveda Gözdemi bir cümle daha terkediyor
- o cümleyi çocukluğum için kurmuştum-
çocuk ki kaybolmuş bir şiirin nakaratıdır
onu terkediyorum, beklemediğim bir mektubu
terkeden ve terkederken beni ıssız
adası arkadaşlığın, bu gövdeye taşınacak
eski bir ruh arıyorum, bu kağıttan kaygıyı
susturacak ağır bir söz arıyorum, çoğu bana
sayılsın, boş kalsın kağıtta bir yerim varsa
Boşluğuna kıyacağım ne kaldığı kağıttan başka?
“40 Şiir ve Bir” adlı kitabından
MAVİ
üstünde yağmurdan başka hiçbir şey yoktu
anlam olmak için yeterince çıplaktın
şiirin nasıl bir şey olması gerektiğini
hatırlatıyordu gözlerin, sana böyle inandım:
ben inanmak için şiir yazıyorum, gözlerin
cihangir'i hatırlatıyordu, hayal içinde fakir
üsküdar'dan o rüyaya baktım: maviydin
bir özletip bir geri çekiyordun denizlerini!
usul usul inandım güzelliğin hatırına yağan
yağmurun üstümüzde hakkı vardır, inandım
uzak bir mavi kızın gözlerindeki bulut
burada içimize yağacaktır, inandım, mavi
bir yağmurluğun da olsa şiirden ıslanırdın!
gövdene de böyle inandım, duruydu, şiirin
nasıl bir şey olması gerektiğini hatırlatıyordu:
öyle çıplaktın ki içinde şiirden başka
hiçbir şey yoktu, gövden neyi hatırlatıyorsa
ona inanıyorum, beni hatırlamasa da, biliyorum
bazı uzaklıkların hiç mektup beklemediğini...
bazı şiirler de bekleyemiyor yağmurun dinmesini!
“40 Şiir ve Bir” adlı kitabından
EYLÜL
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan
(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)
"Yazın bittiği her yerde söylenir"se
kadının gittiği de her yerde söylenir
kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:
Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde
yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,
yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu...
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terkedildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder!
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider
Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!
“40 Şiir ve Bir” adlı kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder