30 Eylül 2007 Pazar

Sincan İstasyonu

SİNCAN İSTASYONU

Derginin Künyesi:
İmtiyaz Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Abdülkadir Budak
Yayın Yönetmeni: Abdülkadir Budak
Yayın Koordinatörleri: Ramazan Teknikel, Mehmet Kara
Hukuk Danışmanı: Av. Emel Budak
Fotoğraf Danışmanı: Mahmut Turgut
Yayın Yeri: Ankara
Yayın Periyodu: Aylık
Sayı: 1, Eylül 2007
Sayfa Sayısı: 16
Ederi: 3 YTL
Sincan İstasyonu Dergisi Yazılı Kâğıt Ajansı Yayını olarak yayınlanmaktadır.
Dergiyi Yıllık Abone bedeli olarak 36 YTL’nin 5468561 posta çeki hesabına veya Akbank Sincan Şb. 0139-0090289 hesap numarasına yatırılması suretiyle abone olunması ya da şiirin soluk aldığı kitapçılarda rastlantı sonucu edinebilirsiniz. Benden sadece duyurması.

İlk sayıda, Abdülkadir Budak “Boşluğa Müdahale” adlı yazısıyla derginin amacını, çıkış nedenlerini açıklıyor. Dergide, ayrıca son sayfada yer alan ‘Niçin “Sincan İstasyonu?” ‘ adıyla bir yazı daha yer alıyor.

‘Niçin “Sincan İstasyonu?”

Dergi adındaki istasyon sözcüğünün şiirsel geleceği kesin de, “Niçin Sincan?” diye sorulabilir. Öteki ülkeleri bir yana koyalım, ülkemizde de, bir kasabada çıktığı halde Türk edebiyatını kucaklayabilmiş, ses getirebilmiş, hak ettiği yeri alabilmiş dergiler olmuştur. Bunlardan en ünlüsü, Nedret Gürcan’ın Dinar’da çıkardığı Şairler Yaprağı’dır. Bugün de Avanos’ta, Söke’de çıkan dergiler vardır. Bir köyde, Akköy’de bile. Gelişen teknoloji, taşrayı merkeze daha da yaklaştırmıştır artık. Bu iş eskisinden daha kolay hâle gelebilmiştir. Kaldı ki Sincan, Ankara’nın nüfusu 500.000’e yaklaşmış olan merkez ilçelerinden biridir; onlarca ilden büyüktür yani. Kızılay’a 27 Km.lik mesafede oluşu edebiyata da o kadar uzak olacağı anlamına gelmez değil mi?
Daha özel olana gelirsek… Bu derginin yayın yönetmeni olan Abdülkadir Budak, 1959 yılında, yedi yaşındayken, ailesiyle birlikte Sivas’tan kalkıp gelmiş, buraya yerleşmiş, ilk, orta ve liseyi burada bitirmiştir. Çocukluğu, ilk gençliği lale bahçelerinin ortasdındaki beyaz badanalı evlerde geçmiş, görevi gereği Kayseri, Malatya yılları girmiş araya ve yeniden Sincan’a dönmüştür. Dönünce ne görmüştür, daha doğru bir soruyla, “ne görememiştir?” Lale bahçelerinin yerini beton yığınları aldığından olsa gerektir ki, Lale Festivali rafa kaldırılmış, buradayken aşık olduğu kızlar kocaya varmış, çoluk çocyğa karışmış, arkadaşlarından kimi ölmüş, kimi başka şehirlere taşınmıştır. Kardeşleri buradadır da, annesi, babası, ablası buranın mezarlığında yatıyordur artık. Bu kırgınlıklar Budak’a, “Sincan’da Bir Sokağın Balkondan Görünüşü” gibi, “Sincan’da Şair Olmak” ve “Sincan’da Ölmek” gibi şiirler, yazılar yazdırmıştır.
O mâlum nedenlerle, ülke gündemine bomba gibi düşen Sincan’ın bu kadar olumsuzluğu hak etmediğine inanmak gerek. Öyle ya. Bu yörenin kültürel zenginlikleri, insan güzellikleri nerededir? Bu koyu sis perdesi aralanmadan, bunun için çaba verilmeden güzel yanları nasıl çıkarılacaktır ortaya? Mum bu kez ışığın dibine de verecek, Sincan İstasyonu ülke genelinde bir edebiyat dergisi olmakla birlikte, burada yaşayan yeteneklere de umut olacaktır. Kardeşçe, barış içinde yaşamanın bu kültürü, bu terbiyeyi edinmenin yollarından ya da kollarından biridir edebiyat. Gittikçe güzelleşen çarşıların, parkların yanına hayalleri de koymalıyız, incelikleri de.
Bu da bizim payımıza düşmüş olsun.’
Dergiden imzasıyla

Derginin ilk sayısında yer alan ürünler:

Şiir:

< Şeytan Diye Bir Melek / Hüseyin Ferhad
< Pentimento / A. Adnan Azar
< Şair Cinsiyeti / Emel Güz
< Başka / Selim Temo

Yazı:

< Şiirin Art Alanındaki İtici Güç: Gelenek ve Şairin Bundan Yararlanışı Üstüne / Ali Ekber Ataş
< “Şiir ve Kimlik” Üstüne / Sina Akyol
< Saflığın Şiirini Özledim / Ülkü Tamer
< Şiirin Okuru / Sabit Kemal Bayıldıran
< Özdemir İnce’den Yeni Şiirler / Ramazan Teknikel
< Oysa Sen Bu Şehre Her Şeye Yeniden Başlamak İçin Gelmiştin! / Aşkın Güngör
< Öykü Benim Sevgilim / Zehra Ünüvar

Dergide, ayrıca ‘Her Sayıda Bir Öykü’ bölümünde Faruk Duman’ın “Tüneğini Yanında Gezdiren Kuşun Öyküsü” adlı bir öyküsü, ‘Akif Kurtuluş’a Sorduk:’ adlı bölüm ve Mehmet Kara’nın hazırladığı ‘Bir Şairi Hatırlamak’ bölümünde “Ziya Osman Saba” yer alıyor.
Dergide, bunların dışında, ‘Tanışmalar’, ‘Paragraflar’, ‘Değiniler’ ve ‘Gözkalem’ adlı bölümler yer alıyor.

Sincan İstasyonu’ nun orada sizi / şiiri / şairleri / okurları beklediğini unutmayın. Siz istasyona gidemiyorsanız, hep trenin size gelmesini mi bekleyeceksiniz?
Sincan İstasyonu dergisine şiirle, öyküyle, yazıyla dolu nice yolculuklar diliyorum. Lütfen vagonları boş bırakmayalım!...

30 Eylül 2007 / Antalya

Şükrü Kırkağaç

Hiç yorum yok: