5 Haziran 2017 Pazartesi

ALINACAK VE OKUNACAK KİTAPLAR


Ferhat Özkan, Logosoloji (2013, Raskol’un Baltası: 008, Öykü: 001, İst., 152 s.; Editör: Ahmet Güntan, Kitap tasarımı: Ömer Ozan Erdoğan) 

“Yüksek Sanat Üst Kurulu’nun (YSÜK) “Edebiyat, üretim ihtiyaçlarımıza karşı faydasız ve tüketime yol açmayan ilkel bir sanat türüdür” açıklamasının, kâbus dolu günlerin başlangıcı olduğunda hemfikirdik. Kalemler tedavülden kalkalı yıllar olmuş, klavyeler yerlerini tüm işlerin butonlarla halledildiği dokunmatik saydam ekranlara bırakmıştı.”


Logosoloji, hem öykü geleneğimizin içinde kalıyor, hem de yazarın coşkun hayal gücünden çıkan fantastik ve bilimkurgu öğeleriyle bizi bambaşka bir evrene sıçratıyor. O evrende ise sıra artık yeniden trajik insan varoluşuna gelmiştir. Katushi M., müzik dosyalarını haplara kaydedip müziği “hapsetmek” ister. Harun Bey’in tıbben büyüyen zihni gün boyu daha fazla veriyle doldurulmayı bekler, yoksa nöbetler başlar. Edebiyattan mahrum bir topluluğun, sözü geri kazanma projesi olarak başlattığı “logosoloji projesi” kanla biter. Daha ilk kitabıyla güçlü bir yazar olduğunu gösteren Ferhat Özkan’ın ustaca kurduğu ayrıntılarla beslenen gerçeküstü ihtimaller. Peki, ya gerçekten her şey öykülerde anlatıldığı gibi olsaydı?



Ferhat Özkan, Yoksunlar (2016, YKY, İst., 88 s.; Editör: Murat Yalçın, Kapak tasarımı: Nahide Dikel)

“Ferhat Özkan’ın öyküleri günümüzde revaçta olan çizginin uzağına düşüyor. Bunun nedeni, yazarın, kullanılagelen öykü kalıplarından, dil ve anlatım biçimlerinden uzak durması; biçim oyunlarının, duygu işlemeciliğinin yapaylığına düşmemesi.

İlk kitabı “Logosoloji”de Özkan bu sıra dışı özelliklerini göstermişti.

Yoksunlar’daki öykülerde günlük somut gerçekler üzerinden, adeta bilimsel bilgi yöntemleriyle insana varılıyor. Ortaya çıkan durumlar, okuru düşünceye dayalı bir ironiyle ve bir dizi kesinliklerle baş başa bırakıyor.

Bir söyleşisinde “Ne anlatırsam anlatayım, insanı ve insani olanı ıskalamayacaktım” diyen Ferhat Özkan, üstünde durulmayı hak eden özgün bir yazar olduğunu “Yoksunlar” ile bir kez daha gösteriyor.

Sınırlarını hiçbir zaman aşamayacağım hayatımda içe doğru bir yol açıyorum. Tünel kazan bir mahkûmum: Kendi hayatımdan, yine kendi hayatıma çıkıyorum.”

Hiç yorum yok: