(1968, Sivas - )
Tam
adı Ali Galip
Kabasakaloğlu. İlköğrenimini Sivas ve Malatya'da, liseyi Ankara’da
tamamladı. 1995'te AÜ DTCF Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. 2001'de
Hacettepe Üni SBE.'nde
"Marx, Marksizm ve Devlet" isimli teziyle (Dan. Yar. Doç. Dr. R.
Levent Aysever) yüksek lisansını tamamladı. Öğretmenlik yapıyor. MESAM
üyesidir. Ankara'da
yaşıyor.
2000'den beri şiirleri ve minimal öykülerinin
yanı sıra felsefi ve politik denemeleri, roman ve şiir incelemeleri, eleştiri
yazıları ile söyleşileri; Alevilerin Sesi, Cumhuriyet Pazar, E, Edebiyat ve
Eleştiri, Evrensel, Evrensel Kültür, Felsefe Yazın, Gündem Özgürart, Hayâl, Kunduz
Düşleri, Milliyet Sanat, Radikal İki, Radikal Kitap, Uç, Ütopiya, Varlık,
Yasakmeyve vb dergi, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Felsefece, Zil ve Teneffüs
gibi pedagoji dergilerinin yayın kurullarında yer aldı. Çok
sayıda şiiri Tolga Çandar, Nurettin Rençber, Sevinç Eratalay, Sait Saim,
Şehriban Ebem gibi sanatçılar tarafından bestelenip albümlerde okundu.
Yapıtları: Şiir: *Müntehir Aşklar, İst.: Virtüel, 2000 *Müteakip Aşklar, Ank.: Hayâl, 2010 *Dipsiz Girdap, Ank.: İmla Kitap, 2013 *Elimde Çürüyor Elma, Ank.: KÇP 2018 *Dehliz - Toplu Şiirler, Ank.: KÇP, 2019 // İnceleme: *Tartışılan Roman / Etik ve Estetik Boyutuyla, Algı, 2007 *Tartışılan Alevilik / Türk ve İslam Boyutuyla, Ank.: Bence Kitap, 2011 *Tartışılan Aşklar / Sosyal ve Siyasal Boyutuyla, Ank.: Bence Kitap, 2011 *Mevlana, Mevlevilik ve Aşk, Ank.: Klaros, 2021 *Marx, Marksizm ve Devlet, Ank.: KÇP, 2022 *Tartışılan Senaryolar, Ank.: Klaros, 2023 // Minimal Öykü: *Kıpkısa Yaşamlar Upuzun Öyküler, Ank.: Bence Kitap, 2011 *Minimal Öykü Nedir, Derleme, Ank.: Bence Kitap, 2011 // Katkıda Bulunduğu Kitaplar: *Dahiler ve Aşkları, İst.: İkaros, 2009 *Kemal Özer Şiiri, 2009 *Liderler ve Aşkları, İst.: İkaros, 2010 *Emirhan Oğuz Şiiri ve Myndos Geçidi, 2010 *Nida Odağında Ahmet Telli Şiiri, İst.: Everest, 2011.
Kaynaklar:
Müteakip Aşklar, Ank.: Hayâl, 2010; Adnan Gerger, “Şiirin ‘Özgürlükçü
Eleştiri’ Öncüsü: ‘Müteakip Aşklar’, Hayâl, S. 35, Ekim-Kasım-Aralık 2010,
55-59; Taner Coşkun, “Kültür ve Coğrafya Sahibi Şiir”, Cumhuriyet Kitap, S.
1564, 6 Şubat 2020, 13.
Hazırlayan: Şükrü Kırkağaç
I
Biliyorum
Üzerimde yükselen bu gökyüzü
Asırlardır bulutu ve yağmuru
Bağrında taşıyan bu gökyüzü
Sabırsız
Biliyorum
Üzerinde dolaştığım bu yeryüzü
Beni bağrına basacak olan bu toprak
Sessiz ve telaşsız yürüyüşümden
Rahatsız
Yer ve gök
Hava ve toprak
Nicedir bir insan kılığında yaşayan
Emsalsiz kaygısızlığıma
Misli görülmemiş bir ceza
Biçecek
Kendimi
Gece ile gündüzün bitiştiği çizgiden
Gece ile gündüzün ayrıştığı çizgiye
Mahkum edişim
-umarım sanmıştım-
Yanılsamaydı
Şimdi apaçık bilinen günahım
Bütün mazeretlerimi unuttum
Zehrini emerek beslendiğim yalnızlıklar
Güneşten sakınarak gizlediğim gövdem adına
Bir yalın hakikat olarak
Yeniden doğuyorum sabır taşından
Aşklar ve acılar ağırlasın beni
Umutlar ve düşler
Döktüm gizimi
Tarihim kalmadı
Geri döndüm ve seçtim
Bu serüvende ben de varım
Yazgıma razıyım
Yatağını şaşıran ırmaktım belki
Gölgesini yitiren gezgin olmadım
II
-Kuyuya atılan bir taşın
Geri dönmeyecek yankısını bekleyerek
Harcanan ömür
Irmağın ve rüzgârın yabancısı
Dağların tedirginidir
Ki ancak
Vadilerin ezberlenmiş kıvrımlarında
Ve asırlık sukunetlerde teselli bulur-
Dağların
Irmakların sırrına eriştim
Sustum ve rüzgârın dilini öğrendim
Yanıtı gizlenmiş sorular sorandım hep
-Varolmak var kılmaksa eğer
Neden kanla sulanıyor toprak-
Neden diyordum
Neden
Neden
Lanetlendim bu yüzden
Münkir sayıldım
Acılar ve çığlıklar çekti beni
Kanın izini sürdüm
Bir Karmat Dai'sinin
Şahmaran zehriyle efsunladığı yüreğime
Geceyi ve zulmü boğacak
Ateşten ve sudan
Bir gövde yarattım
Ve artık
Çeliği eriten direncim
Aşkı yeşerten inancımla
Tanınmak isterim
Çünkü ben
Gözbebeklerimdeki karanlığı yıkadım
Avuçlarımdaki çakıl taşlarına
Birer birer
Yeryüzünün bütün lanetlilerine
Nöker bildiklerime pay ettim
Tükenen sabrım
Dinen öfkemle
Yaşamak ve yaşatmak hakkı için
Haykırdım
Erdem isyanda saklıdır
Erdem isyanda saklıdır
III
Yoksul ve yoksun bırakılan da bendim
Bu yüzden lanetlenen de
Çünkü konuşmamak koşuluyla dilime
Görmemek kaydıyla gözlerime bağışlanmıştım
Çünkü sağduyumun ve sessizliğimin emrine uyup
Buyuranından başka dost
Görevimden başka iş edinmediğim için
Yaşamakla ödüllendirilmiştim
Acının hüznün ve yalnızlığın
Rengine boyanmış dört mevsimi
Kum tanelerinin telaşıyla yaşıyordum
Boynumda imal tarihim ve seri numaram
Elimde güneşten yararlanma iznim
Cebimde metal çadırlara manyetik kahırlara
Piramit desenli
Giriş-çıkış kartlarımla
Kentin dokusuna uygun düşmeyeceğim
Semtlerden uzak durarak
Suratıma her bakanın
Normal bir antropoz olduğumdan kuşku duymayacağı
Sıradan sönük bir bakışı ısrarla taşıyarak
Bir sukunet halinde yaşıyordum
Yasakları çiğnemeden
Dengemi bozmayıp sıramı aksatmadan
Mazi hal ve istikbalde
Sukute davet makamlarla
Daralmış mekanlara resmedilecek gövdemi
Talimatlar eşliğinde
Tatbikat alanlarına taşıyordum
Zamanın
Parçalanan bünye
Dağılıp savrulan organlar
İnsanlığın
Çöküşe doğru kasri meyil devinimi
Kendine son arayan bir hikaye
Olduğuna şaşıyordum
İstilacı yanıtlardan müzdarip
Tahripkar beynimle
Yürekte sıkışan aşklar adına
Betonların örtemediği topraktan
Ve saçlarımı tarayan rüzgardan
Aldığım cesaretle
Nerede insan orada isyan çığlığıyla
Hükmedeni hükümsüz kılacak
Sorular çoğaltıyordum
-Bu beden ve bu ömür kime zimmetli
Kim için ve neden yaşamalıyım
Lutüf diye dayatılan bu zulmü-
IV
Gezgin oldum bir zaman
Çıplak ayak elde asa
Durdu duracak bir yürekle
Yollara vurdum kendimi
Dünyaya sırtımı dönüp
Araladım gecenin zifiri karanlığına açılan kapıyı
Yıldızları gözledim
Rüzgarı dinledim
Issızlığa gömülmüş ayışığıyla söyleştim
Son kez baktığım ceylanın
Gözlerinden şavkıyan lanetin
Hakettiğim günah olduğunu bilerek
Gölgemi dağlarda
Sesimi çağlayanlarda bıraktım
Her gece kendi okumla yaralanan yüreğime
Melhem olsun diye
Bulutlardan günışığı dilendim
Kulluk sıfatını haketmek için
Sırat belleyip
Yere serdim insanlığımı
Sürdüm azap diyarlarına kendimi
Kölelere karıştım
Kendimle yarıştım
Cefa çektim
Sefil oldum
Yargıç ben suçlu ben
Bir sırdaş gibi sarılıp hicrana
Gönüllü sürgün oldum
Ruhumu arındıracak nehir
Gövdemi gizleyecek bir şehir aradım
Hıçkırıklarımı çığlığa dönüştürecek
Sur diplerinde biriken ahaliyi umursamayıp
Suratıma kapanan kapıların sırrını anlamadan
Tapınaklar aradım
Putlar
İkonolar
Ayinler
Beynimde uğuldayan karanlık sözler
Sırtımda kabaran kırbaç izleriyle
Bir sığınak bulmak için harcadığım ömrümü
Mahşerin gizi sandığım
Vebalimle teselli ederdim
Zaman tükendi
Sura üflendi nefes
Yay gerildi
Hevesle donandı ok
Ricat hallerim müstesna
Tepeden tırnağa isyan menzilindeyim
V
Işığa yabancı
Renklere düşmandım
Varlığımdan tereddüt eder
Ruhumdan hicap duyardım
Bana kucak açan bu dünyaya
Kapardım da gözlerimi
Kabirde çürüyecek bedenime
Lamekan cennetler bulabilmek için
Dara durur
Çile çekerdim
Aah...
Benim takatsiz bahtım
Aah...
Mecalsiz kalbim
Sığındığım bütün tekkelerden
Edindiğim sabır taşları
Mürşid bildiğim şehlerden
Kuşandığım karanlık ayetler
Ne teselli oldu
Azap dolu ömrüme
Ne sızılarımı dindirdi
Perde düştü
Gün vurdu
Kendimden bile sakladığım
Kabuk bağlamış yaralarım
Yeniden soyuldu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder