5 Kasım 2012 Pazartesi

ÖMER TURAN

1971 yılında Trabzon'da doğdum. 

Bilinçle ve ciddiyetle yazmaya eğildiğim an şunu fark ettim. Bu kenti şiirin omuzlarına yaslanarak yaşıyormuşum. Çünkü taşranın yalnızlığından kopup geldiğim ve çocuk ruhumu teslim ettiğim kent, bana bağışlanmış bir şölendi. Perilerin şenliği, umut dükkânları ve boşluğu giyinen evler suçlarına ortak ediyorlardı beni. 

Şekiller birer ikişer ayrışmaya, renklerin hafızasında ki sözcükler taşmaya, uçurumlar büyüten harfler birikmeye başlandığı an şiire gelmiştim. 

Akşama doğru gölgeleri eflatun yanan Uzun Sokak'ta; insan kalabalıkları arasında kayıp bir yüz oluyordum, gidip Ganita'da yalnız liman çocuğu olduğumu hissediyordum, Orta hisar'da büyük depremler görmüş anaların ninnisinde o enkaz zamanını duyuyordum, Arafilboyu'nu geçerken acılarımı onarmak isteyen bir kaç sözcüğe rastlıyordum, başımı kaldırdığımda Boztepe'den; ömrümün bir kuşun kanatlarında göç yollarına salıverildiğini görüyordum ve ilk yağmurlarda dağılıyordum....

Gün gelmiş taşra-merkez arasına sıkışmış bu bedeni kentin neresine koyduysam kustu beni....

Harflerin ilmeği kaçmasın diye suskun kaldığım anlar da çok oldu. Ama bu Uzun Sokağın bütün vitrinlerinde hak edilmiş bir yüz olarak yaşadım...

Artık yaşadıklarımın suretini de çıkarıyordum. Ceplerimde; çocukluğum, annem, kırılmış fincanlar, öptüğüm ve üzdüğüm kadınlar, zaman ve mekânlar, aceleci gölgeler, hüznün ve soruların kenti, bir acının yanında öbürleri...

İlk şiirim Ankara'da Hayal Dergisinde. Sonra Kıyı. Ve diğer dergiler. Bir gün; sesini bahçe duvarında unutan üç serçe, gelip kondu bir kitap kapağına. Dalgın bir cevapla özetlediğim hayatın üryan ve isyan yanı... Bu kentin sularında boğulan nilüferin yası. Kısacası, dokusu ve ruhu kent fazlası şiirler.

Hiç yorum yok: