14 Kasım 2012 Çarşamba

ERTAN MISIRLI



Karaelmas İlkokulu'ndan sonra Üsküdar Ortaokulu'ndan mezun oldum. 1973'te İstanbul Belediye Konservatuvarı sınavını kazanarak ' Klasik Türk Müziği Nazariyatı ' bölümünde Nevzad Atlığ'ın talebesi oldum. 1975'te, bir gün önce Dede Efendi'den aşk şarkıları terennüm eden bir çocukken ; bir gece sonra Üsküdar'da bir duvara ' DGM'ye Hayır! ' yazarak ' Duvar Yazarı' olmaya karar verdim. ".../sonrası,iyilik güzellik..."
1979'da Üsküdar Lisesi'nden mezun olduğum yıl İstanbul 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı Selimiye Askeri Kışlası'na giriş sınavlarını kazandım.1980' Nisan'ında Toptaşı Ceza ve Tevkif Evi'nde Yılmaz Güney'in 'Arkadaş'ı olma bahtiyarlığını yaşadım...
1980'de ilk şiirim olan 'Toptaşı Akşamları'nı yazdığımda 'Akdeniz Akşamları'na daha on yıl vardı... 1984'te 'Bir Yağmur Zamanı Kırık Dökük Şiirler ' adlı şiir dosyamla 'Akademi Kitabevi Şiir Ödülleri'ne katıldım. Dönüş yolunda Dağlarca'yı tanıdım Kadıköy'deki Vagon Kıraathanesi'nde ve 18 yıl sürdü o uzun tren yolculuğu...Askerliğimi Dağlarca'nın ' emir eri ' olarak tamamladım 18 yılın sonunda..Pythagoras'ın Okulu'na kabul edilen öğrenciler ilk beş yıl sadece susmayı öğrenirlermiş ; ben 15 yıl sustum  ' Şiirin Pisagoru' dediğim Dağlarca'nın yanında...Bu yüzden ilk kitabım, ilk şiir dosyamdan 15 yıl sonra sonra 1999'da çıktı. Adını Dağlarca'nın koyduğu Eski Islık' susmayı öğrendiğim o uzun yolculuğun şiirleridir bir anlamda...Ölüm Beyaz Gölge adını verdiğim ikinci şiir kitabım 2004 Behçet Aysan Şiir Ödülü'nü paylaştı ' Övgüye Değer ' bulunarak...2008'de Hayal Yayınları'ndan çıkan son şiir kitabım ' Cinnet Yazı adını taşımaktadır..
Baskıya hazır bekleyen,30 yıllık bir emeğin ürünü olan ' Dağlarca Günlüğü ' edebiyat tarihine ışık tutacak anı, belge ve mektupları kapsamaktadır.1932'-1940 yıllarına ait Dağlarca'nın ilk kitabı Havaya Çizilen Dünya  ve 1940'da basılan Çocuk ve Allah'ın elyazmalarından örneklerin de bulunduğu bir arşiv çalışmasıdır aynı zamanda....Şu anda' İlhan Berk  Kitabı ' ve Kelime Terbiyecisi Dağlarca'ya Dörtlükler alt başlığı altında topladığım yeni şiir dosyam üzerinde çalışmaktayım...
 
 
Şiir Patikam
 
Şiiri tanıyabilir ama tanımlayamazsınız !..Şiir yaratısı bizim midir ya da doğuşuna geçişine tanık olduğumuz bir olay mıdır hep düşünürüm. Şair kendini diri diri toprağın altına gömen insandır.; toprağın biraz altında azar azar sızan ışık demetlerine bakarak yazar şiirini. Bilincimizin önceden sergilediği bir yakınlıkla, şiir oluşumu ilk aydınlığını sunar sunmaz dizenin tümünü ya da dizeler yığınını iğneyle kuyu kazar gibi yakalamış oluruz...İsterim ki şair, hem şiirin 'Büyük Saat'ini boynuna assın ; hem de biz ona baktığımızda içindeki vidaları, çarkları görelim...

Hiç yorum yok: