29 Şubat 2016 Pazartesi

MEHMET AKİF ERSOY

(20 Aralık 1873, İstanbul - 27 Aralık 1936, İstanbul)


       Türk şair, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur'an mütercimi ve siyasetçi. Mehmet Âkif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC] ulusal marşı olan İstiklâl Marşı'nın yazarıdır. "Vatan Şairi" ve "Milli Şair" unvanları ile anılır. İstiklal Marşı'nın yanı sıra Çanakkale Destanı, Bülbül ve 1911-1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren Safahat en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim (daha sonraki adıyla Sebil'ür-Reşad) dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında milletvekili olarak 1. TBMM'de yer almıştır.
       Fatih'in Sarıgüzel semtinin Nasuh mahallesinde 12 numaralı evde (Büyük bir yangında harap olan bu semtin ortasından bugün Vatan Caddesi geçmektedir) dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Ragif'tir. Ragif, ebced hesabıyla hicri 1290 rakamına karşılık gelmektedir ve bu rakam Akif'in doğum tarihidir. Annesi Buhara'dan Anadolu'ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; babası ise Kosova doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi'dir. Babası vefatına kadar Ragif adını kullansa da bu isim yaygın olmadığı için arkadaşları ve annesi ona Âkif ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi. Çocukluğunun büyük bölümü annesinin Fatih, Sarıgüzel'deki evinde geçti. Kendisinden küçük, Nuriye adında bir de kız kardeşi vardır.
       İlk öğrenimine Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde başladı. İki yıl sonra iptidai (ilkokul) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı. Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1882). Aynı zamanda Fatih Camii'nde Farsça derslerini takip etti. Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca dillerinde hep birinci oldu.
       Rüştiyeyi bitirdikten sonra 1885 yılında dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888 yılında okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetti. Ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük bir ev yaparak aileyi bu eve yerleştirdi.
       Mehmet Âkif öncelikle meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak istediği için Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi'ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu.  Okul yıllarında spora büyük ilgi gösterdi; başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında arttı. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi. Mezuniyetinden sonra Mehmet Âkif, Fransızcasını geliştirdi. 6 ay içinde Kur'an'ı ezberleyerek hâfız oldu. Hazine-i Fünun Dergisinde 1893 ve 1894 yılında birer gazeli, 1895 yılında ise Mektep Mecmuası’nda "Kur'an'a Hitab", adlı şiiri yayınlandı, memuriyet hayatına başladı. Okulu bitirdikten hemen sonra Ziraat Bakanlığı’nda (Orman ve Vaadin ve Ziraat Nezareti) memur olan Mehmet Âkif, memuriyet hayatını 1893–1913 yılları arasında sürdürdü. Bakanlıktaki ilk görevi veteriner müfettiş yardımcılığı idi. Görev merkezi İstanbul idi ancak memuriyetinin ilk dört yılında teftiş için Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan'da bulundu. Bu sayede halkla yakın temas halinde olma imkânı buldu. Bir seyahati sırasında babasının doğum yeri olan İpek Kasabası'na gidip amcalarıyla tanıştı. 1898 yılında Tophane-i Âmire veznedârı Mehmet Emin Beyin kızı İsmet Hanım’la evlendi; bu evlilikten Cemile, Feride, Suadi, Emin, Tahir adlı çocukları dünyaya geldi.
       Mehmet Âkif, edebiyata olan ilgisini şiir yazarak ve edebiyat öğretmenliği yaparak sürdürdü. Resimli Gazete’de Servet-i Fünun Dergisi'nde şiirleri ve yazıları yayımlandı. İstanbul’da bulunduğu sırada bakanlıktaki görevinin yanı sıra önce Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi'nde (1906) kompozisyon (kitabet-i resmiye), sonra Çiftçilik Makinist Mektebi'nde (1907) Türkçe dersleri vermek üzere öğretmen olarak atandı.
       II. Meşrutiyet ilan edildiğinde Mehmet Akif, Umur-ı Baytar-iye Dairesi Müdür Muavini idi. II. Abdülhamid'in istibdat rejiminin şiddetli bir muhalifiydi, hatta II. Abdülhamid'in yüzünü gördüğünde bile midesinin bulandığını hatıralarında anlatır. Bunun etkisiyle, meşrutiyet'in ilanından 10 gün sonra arkadaşı rasathane müdürü Fatin Hoca'nın yönlendirmesiyle, on bir arkadaşı ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu. Ancak Mehmet Akif, üyeliğe girerken edilen yeminde yer alan "Cemiyetin bütün emirlerine, bilâkayd ü şart (kayıtsız şartsız) itaat edeceğim" cümlesinde geçen "kayıtsız şartsız" ifadesine karşı çıkmış, "sadece iyi ve doğru olanlarına'" şeklinde yemini değiştirtmişti. Cemiyetin Şehzadebaşı İlmiye Mahfelinde Arap Edebiyatı dersleri veren Âkif, Kasım 1907’de, Umur-i Baytariye Müdür Muavinliği görevini sürdürürken Darülfünun’da Edebiyat-i Osmaniye dersleri vermeye başladı.
       II. Meşrutiyet’in büyük etkisinde kalan Âkif, arkadaşı Eşref Edip ve Ebül’ula Mardin’in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908'de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu. İlk sayıda “Fatih Camii” şiiri yayımlandı. Ebül'ula Mardin ayrıldıktan sonra dergi, 8 Mart 1912'den itibaren “Sebil'ür-Reşad” adıyla çıkmaya devam etti. Âkif'in hemen hemen bütün şiir ve yazıları bu iki dergide yayımlandı. 1914’ün başında iki aylık bir seyahate çıkarak Mısır ve Medine'de bulundu. 1913 yılında kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti'nin halkı edebiyat yoluyla aydınlatma amacı güden neşriyat şubesinde Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin ile beraber çalıştı. 2 Şubat 1913 günü Bayezid Camisi kürsüsünde, 7 Şubat 1913 günü Fatih Camisi kürsüsünde konuşarak halkı vatanı savunmaya çağırdı.
       Lübnan’da yaşayan Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa’nın daveti ile 1918  yılında bu ülkeye giden Âkif, Lübnan’da iken Şeyhülislamlığa bağlı Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye Cemiyeti başkatipliğine atandı. Ahmet Cevdet, Mustafa Sabri, Said Nursi gibi isimlerin kurduğu ve Osmanlı Devleti ile diğer İslam ülkelerinde çıkacak dini meseleleri halletmek, İslam aleyhindeki gelişmelere yanıt vermek amacıyla kurulan bu örgütte çalışırken bir yandan da Said Halim Paşa'nın “İslamlaşmak” adlı eserini Fransızcadan Türkçeye çevirdi.
       Balkan Savaşı, Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde çeşitli görevlerde bulunup,  Balıkesir'e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii'nde çok heyecanlı bir hutbe verdi. Halkın beklenmedik ilgisi karşısında daha birçok yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul'a döndü. Bu arada Sebilürreşad idarehanesi, Millî Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçmiş olanlarla İstanbul’daki yakınlarının gizli haberleşme merkezi hâline gelmişti. Âkif, Kurtuluş Savaşı’nı desteklemesi nedeniyle 1920  yılında Dâr ül-Hikmet il-İslâmiye Cemiyeti'ndeki görevlerinden azledildi.  İstanbul'da rahat hareket etme olanağı kalmayan Mehmet Âkif, görevinden azledilmeden az önce oğlu Emin'i yanına alarak Anadolu’ya geçti. Sebil'ür-Reşad’ı Ankara’da çıkarması için Mustafa Kemâl Paşa'dan davet gelmişti. TBMM'nin açılışının ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü Ankara'ya vardı. Millî mücadeleye şair, hatip, seyyah, gazeteci, siyasetçi olarak katıldı. Ankara'ya varışından bir süre sonra ailesini de yanına aldırdı. Ankara’ya geldiği günlerde, Mustafa Kemâl Paşa Konya vali vekiline telgraf göndererek Âkif’in Burdur milletvekili seçilmesini sağlamasını istemişti. Haziran ayında Burdur’dan, Temmuz ayında ise Biga’dan mebus seçildiği haberi meclise ulaştı. Âkif, Burdur mebusluğunu tercih etti. Böylece 1920-1923 yılları arasında vekil olarak I. TBMM’de yer aldı. Meclis kayıtlarında adı "Burdur milletvekili ve İslam şairi" olarak geçmektedir. Ankara'ya varır varmaz ona verilen ilk görev, Konya Ayaklanması’nı önlemek için halka öğütler vermek üzere Konya’ya gitmekti, büyük gayretine rağmen Konya’da kesin bir sonuca ulaşamadı ve Kastamonu’ya geçti. Halkı düşmana direnişe teşvik için 1920 yılının Kasım ayında Kastamonu’daki Nasrullah Camisi'nde verdiği ateşli vaaz, Diyarbakır’da basıldı ve tüm vilayetlere ve cephelere dağıtıldı.
       Âkif, Anadolu'ya geçerken Eşref Edip'e de arkasından gelmesini söylemişti. Eşref Edip, Sebil'ür-Reşad Dergisi'nin klişesini de alıp İstanbul'dan ayrıldı. Son olarak 6 Mayıs 1921 günü derginin 463. sayısını yayımlamışlardı. Âkif derginin 464-466. sayılarını Eşref Edip ile beraber Kastamonu'da yayımladı, 464. sayı o kadar ilgi gördü ki birkaç kere basılıp Anadolu'ya ve askere dağıtıldı. 467. sayıdan itibaren yayıma Ankara'da devam ettiler. Derginin etkisi o kadar büyüktü ki, yaydığı yoğun duyguların hâkimiyetindeki Türk halkları etkilenmesinden korkan Rusya, gazetenin ülkeye girişini yasakladı. 1921 yılında Ankara'da Taceddin Dergahı'na yerleşen Mehmet Âkif, Burdur milletvekili olarak meclisteki görevine devam etmekteydi. O dönemde Yunanların Ankara'ya ilerleyişi karşısında meclisi Kayseri'ye taşımak için hazırlık vardı. Bunun bir dağılmaya yol açacağını düşünen Mehmet Âkif, Ankara'da kalınmasını, Sakarya'da yeni bir savunma hattı kurulmasını önerdi; teklifi tartışılıp kabul edildi.
       Mehmet Âkif, 500 lira ödül konularak açılan İstiklâl Marşı yarışmasına başta katılmadı. Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Beyin teşvikiyle ikna oldu. Onun orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45'te Milli Marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai vakfına bağışladı.
       İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilen Mehmet Âkif, 1922 yılında sağlık gerekçesi ile milletvekilliğinden istifa etti. 1923 yılının Mart ayının son günlerinde ortadan kaybolan yakın arkadaşı Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Kumandanı Topal Osman tarafından öldürüldüğünün anlaşılması üzerine kendine yeni bir yurt bulması gerektiğini hissetti. Bir süredir kendisini Mısır’a davet eden Mısır Hıdivi Abbas Halim Paşa'nın davetine uydu ve böylece kışlarını Mısır’da geçirmeye başladı.
       En ünlü eseri Safahat 1924 yılında Türkiye'de basıldı. Birkaç sene yazları İstanbul'da, kışları Mısır'da geçiren Mehmet Âkif, 1926 kışından sonra Mısır’dan dönmedi. Kahire yakınlarındaki Hilvan'a yerleşti. Mısır yıllarında Kahire'deki “Câmiat-ül Mısriyye" adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi (1925-1936).
       Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır’da yaşayan Milli Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy, 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etti, Edirnekapı Mezarlığı'na gömüldü. Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960 yılında yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği'ne nakledildi. Mezarı, Süleyman Nazif ve arkadaşı Ahmet Naim Bey'in mezarları arasındadır.Edirnekapı Şehitliğinde yatmaktadır.
       Mehmet Âkif, şiir yazmaya Baytar Mektebi'nde öğrenci olduğu yıllarda başladı. Yayımlanan ilk şiiri Kur'an'a Hitap başlığını taşır. 1908 yılından itibaren aruz ölçüsü kullanarak manzum hikâyeler yazdı. Hikâyelerinde halkın dert ve sıkıntılarını anlattı. Balkan Savaşı yıllarından itibaren destansı şiirler yazmaya başladı. İlk büyük destanı, “Çanakkale Şehitleri'ne“ başlıklı şiiridir. İkinci büyük destanı ise Bursa'nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir. Üçüncü olarak da İstiklâl Marşı'nı yazarak İstiklâl Savaşı'nı anlatmıştır. "Sanat sanat içindir" görüşüne karşı çıkan Mehmet Âkif, dinî yönü ağırlıkta bir edebiyat tarzı benimsemişti. Edebiyat dili olarak Millî Edebiyat akımına karşı çıktı ve edebiyatta batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır. Şiirlerini aruzla yazdı. Din, ahlâk, vatan sevgisi temalarını gerçekçi bir üslupla işledi. İslâm birliği düşüncesini savundu.
       Mehmet Akif Ersoy’un ölümünün 75. ve İstiklal Marşı’nın Kabulünün 90. Yılı olması nedeniyle 2011 yılı T.C. Başbakanlığı tarafından "Mehmet Akif Ersoy Yılı" olarak ilan edilmiştir.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Safahat Birinci Kitap (1911)
& Safahat İkinci Kitap Süleymaniye Kürsüsünde (1912)
& Safahat Üçüncü Kitap Hakkın Sesleri (1913)
& Safahat Dördüncü Kitap Fatih Kürsüsünde (1914)
& Safahat Beşinci Kitap Hatıralar (1917)
& Safahat Altıncı Kitap Asım (1924)
& Safahat Yedinci Kitap Gölgeler (1933)
& Safahat - (Toplu Basım) (Yedi cilt olarak yayımlanan şiirleri, ölümünden sonra kitaplarına girmeyen şiirleri de eklenerek tek ciltte toplandı. 1943)
       Hakkında Yazılan Kitaplar:
& Süleyman Afazi, Mehmet Akif Şairin Zatı ve Asarı Hakkında Bazı Malumat ve Tetkikat
& Orhan Seyfi Orhon, Mehmet Akif, Hayatı ve Eserleri
& Esat Adil Müstecaplıoğlu, Mehmet Akif, Ferdi ve içtimai Karakteri, Vatanperverliği, Milliyetçiliği, Şairliği
& M. Sencer - M. Salih, Mehmet Akif
& Ahmet Cevat, Mehmet Akif, Hayatı ve Seçme Şiirleri
& Eşref Edip Fergan, Mehmet Akif, Hayatı, Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları I. cilt
& Eşref Edip Fergan, Mehmet Akif, Hayatı, Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları 2. Cilt
& Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif
& Mehmet Akif, Neşreden: Yüksek Ziraat Enstitüsü Talebe Cemiyeti
& Sabiha - Zekeriya Sertel, Tevfik Fikret - Mehmet Akif Kavgası
& Eşref Edip Fergan, İnkılap Karşısında Akif – Fikret – Gençlik - Tancılar
& Sabiha - Zekeriya Sertel, Tevfik Fikret- Mehmet Akif Meselesi Hakkında
& Mithat Cemal Kuntay, İstiklal Şairi Mehmet Akif
& Türk Gençliği ve Mehmet Akif , Yayınlayan: İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği
& Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif ve Şiirleri
& Fevziye Abdullah Tansel Mehmed Akif, Hayatı ve Eserleri, Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı
& Cemal Kutay, Mehmet Akif, 1939, İstanbul
& Mehmet Akil Ölümünün 10. Yılı, 1946, MTTB
& Ahmet Cerrahoğlu, Bir İslam Reformatörü Mehmet Akif, 1964, İstanbul
& Cemil Sena Ongun, Mehmet Akif Hayatı, Eserleri, Şahsiyeti, İdealleri
& Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif, Hayatı. Seciyesi, Seçme Şiirleri
& Zahir Güvendi, Mehmet Akif, Hayatı, Sanatı, Şiirleri
& Fehmi Cumalıoğlu, Mehmet Akif'in Hayatı ve Tefekkür Cephesi
& M. Emin Erişirgil, Mehmet Akif, İslamcı Bir Şairin Romanı
& Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan - Doç. Dr. Nurettin Topçu, Mehmet Akif, 20. Ölüm Yıldönümü, Milliyetçiler Derneği Neşriyatı
& Hilmi Yücebaş, Bütün Cepheleriyle Mehmet Akif,
& Neriman Malkoç Öztürkmen, Mehmet Akif, Safahat ve Mekan
& Yaşar Koksal, Mehmet Akif Ersoy
& Hakkı Gürey, Mehmet Akif' te Deyimler
& Fehmi Cumalıoğlu, Mehmet Akif' in Hayatı ve İstiklal Marşı
& Faruk Kadri Timurtaş, Mehmet Akif ve Cemiyetimiz
& Cemal Kutay, Necid Çöllerinde Mehmet Akif
& A. Cerrahoğlu (Kerim Sadi), Bir İslam Reformatörü Mehmet Akif
& Muhittin Nalbantoğlu, İstiklal Marşımızın Tarihi
& Hasan Basri Çantay, Akifname, 1966, İstanbul
& Yakup Hamzaçebi, Büyük Vatansever, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy
& Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan, Mehmet Akif (His.Life and Works) .Publications of the RCD Cultural Institute
& Sezai Karakoç, Mehmet Akif (Hayatı, Aksiyonu, Düşünceleri ve Şiiri)
& Gençliğin Kaleminden Üç Cephesiyle Mehmet Akif, Türkiye İslam Enstitüleri Talebe Federasyonu Yayını
& Adil Yılmazoglu, Milli Şair Mehmet Akif
& Neriman Malkoç Öztürkmen, Mehmet Akif ve Dünyası
& Doç. Dr. Nurettin Topçu, Mehmet Akif
& Mehmet Selim Karaca, Akif ve Fikret'e Dair
& Şükran Tunaçar (Derleyen), Mehmet Akif ten Bir Demet
& Ahmet Kabaklı, Mehmet Akif
& Prof. Dr. M. Kaya Bilgegil, Mehmet Akif, Resmi Hal Tercümesi Basılmamış Bazı Mektup ve Manzumeleri
& Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan, Mehmet Akif ve Safahat
& Mehmet Akif Armağanı (MTTB, Büyük Düşünce Adamına, Doğumunun 101. Yıldönümünde Türk Gençliğinin Armağanıdır)
& Vehbi Vakkasoğlu, İslam Şairi Mehmet Akif
& Mehmet Akif Sempozyumu (27-28 Aralık 1976), Hacettepe Üniversitesi ve İdari Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kitap, Prof. Doğan Karan, Prof. İhsan Doğramacı, Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem, Zeynep Korkmaz, Abdülkadir Karahan, Erol Güngör, Fevziye Abdullah Tansel, Nihat Nirun, Mehmet Kaplan'ın konuşmaları
& M. Ertuğrul Düzdag, Safahat Tetkikleri, 1979
& Mehmet Muhittin Nalbantoğlu, Mehmet Akif ve İstiklal Marşı
& Ahmet Öksüz, Açıklamalı İstiklal Marşı
& Mustafa Eski, Milli Mücadele'de Mehmet Akif Kastamonu'da
& Abidin Sönmez (hazırlayan ve sadeleştiren), Mehmet Akif, İstiklal Savaşı Hitabeleri, Manastırlı İsmail Hakkı, Vaizler
& Zeki Sarıhan, Vatan Türküsü - İstiklal Marşı, Tarihi ve Anlamı
& Ayral Alparslan, Açıklamalı İstiklal Mars'ımız, Balıkesir
& İsmet Aksal, İstiklal Marşı' mızın Esasları (İstiklal Marşı'nın Açıklaması)
& Selahattin Yaşar, Mehmet Akif, Hayatı Sanatı, Fikirleri
& A. Metin Çalı, Hüseyin Ceylan, Duran Durulmuş, Milli Şairimiz Mehmet Akif, Çorum
& Beşir Ayvazoğlu, İstiklal Marşı Tarihi ve Manası
& Niğde Valiliği, Ölümünün 50. Yılında Milli Şair Mehmet Akif, Niğde, 1986
& Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif, Adıyaman Valiliği Gerger Kaymakamlığı
& Şanlıurfa İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğü, Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif
& Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif Ersoy, İstanbul, 1986, Marmara Üniversitesi
& Yavuz Bülent Bakiler (Hazırlayan), Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif Ersoy
& Mehmet Akif Ersoy - Ölümünün 50. Yılı, Antakya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
& Hüseyin Çakar, İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un Aziz Hatırası'na, Ölümünün 50. Yılında, Erzincan
& Hasan Duman, Mehmet Akif ve Bir Mecmua' nın Anatomisi
& Beşir Ayvazoğlu, Mehmet Akif ve Safahat, Tercüman Gazetesi
& Fethi Bolayır, Mehmet Akif Ersoy, Gazi Üniversitesi
& İzzet Kaçar, Eğitimci Yönüyle Mehmet Akif, Konya
& Nusret Karanlıktagazar, İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy
& Mehmet Kaplan, Mehmet Akif ve Çanakkale Savaşı
& Abdullah Çınar (Hazırlayan) Mehmet Akif ve Gençlik, Kültür ve Edebiyat Dergisi Yayınları
& Abdülkerim Abdülkadiroğlu (Hazırlayan), Mehmet Akif Ersoy'un Makaleleri
& N.Mehmet Solmaz (Hazırlayan), Mehmet Akif'ten Seçmeler
& Fahir İz, Mehmet Akif - Bir Biyografi
& Mehmed Doğan, Camideki Şair Mehmet Akif
& M.Ertuğrul Düzdağ, Mehmet Akif Hakkında Araştırmalar, Mehmet Akif Araştırmaları Merkezi, İstanbul
& Hüseyin Uğur, İstiklal Marşımız, Malatya Kadınhanı İlçe Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü
& Veli Ertan, Mehmet Akif (Hayatı, Sanatı, Tesirleri), İstanbul
& İsmail Hakkı Şengüler (Hazırlayan), Açıklamalı ve Lügatçeli Mehmet Akif Külliyatı, İstanbul
& Muzaffer Uyguner (Derleyen), Mehmet Akif Ersoy
& Kasım Göçmenoğlu (Hazırlayan), İstiklal Marşı Yazılıyor Mehmet Akif'in Romanı
& Adalet Ergenekon Çil, Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı
& Gülendam Yılmaz, Enver Yavuz, Şenol Bağcı, Mehmet Akif, Konya
& Prof. Abdülkerim -Nuray Abdülkadiroğlu - Mehmet Akif Hakkında, Yazılanlar - Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı
& Mehmet Akif Araştırmaları Dergisi- Mehmet Akif Ersoy Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı
& TBMM'de İstiklal Marşı ve Mehmet Akif, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli - Mehmet Çetin. - Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı
& Prof. Dr. Orhan Okay, Mehmet Akif - Bir Karakter Heykelinin Anatomisi,
& Neriman Malkoç Öztürk, Mehmet Akif ve Dünyası, 1969, Ankara
& Süleyman Nazif, Mehmet Akif, 1971, İstanbul
& Ord. Prof. Ali Nihat Tarlan, Mehmet Akif ve Safahat, 1971, İstanbul
& Ali Kaytancı, İstiklal Marşımız ve Milli Ruh, 1972, Malatya
& Mehmet Akif Ersoy, Vaazlar, 1975, İstanbul
& Mahir İz, Yılların İzi, 1975, İstanbul
& Mehmet Akif (Anonim- Hacettepe Üniverstesi Yayınları, 1976
& Cemal Kutay, Necit Çöllerinde Mehmet Akif, 1978, İstanbul
& Divan, Mehmet Akif Özel Sayısı, 1979, Ankara
& Hasan Boşnakoğlu, Mehmet Akif'in İstiklal Savaşı'ndaki Yeri, 1981, İstanbul
& Ahmet Kabaklı, Mehmet Akif Bibliyografyası
& Vehbi Vakkasoğlu, İslam Şairi Mehmet Akif, 1983, İstanbul
& Yaşar Selahattin, Mehmet Akif'İn Hayatı Sanat'ı Mücadelesi, 1985, İstanbul
& Nihat Sami Banarlı, Kültür Köprüsü Süleyman Çelebi'den Mehmet Akif'e, 1985, İstanbul
& Müfide Öner, Bayrağımız Sancağımız ve İstiklal Marşı, 1985, Ankara
& Beşir Ayvazoğlu, İstiklal Marşı ve Tarihi Manası, 1986, İstanbul
& Mustafa Eski, Milli Mücedelede Mehmet Akif Kastamonu'da, 1983, İstanbul
& Cemil Sena Ongun, Mehmet Akif Hayatı ve Eserleri Şahsiyeti, 1947, İstanbul
& Hilmi Yücebaş, Bütün Cepheleriyle Mehmet Akif, 1938, İstanbul
& Emin Erişirgil, İslamcı Bir Şairin Romanı Türkiye İş Bankası Yayınları 1986 Ankara
& Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif'İn Hayatı Seciyesi Sanatı, 1986, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara
& Türk Edebiyatı, Mehmet Akif Ersoy Özel Altın Sayısı, 1986, İstanbul
& Mehmet Akif'i 50. Ölüm Yıldönümünde Anma Programı, Kültür Bakanlığı, 1986, Ankara
& Abdullah Çınar, Mehmet Akif ve Gençlik, Kültür Edebiyatı Dergisi Yayınları Ankara
& Milli Şair Mehmet Akif Ölümünün 50. Yılında, Milli Eğitim ve Spor Bakanlığı İl Müdürlüğü Yayınları, 1986, Aydın
& Osman Nuri Ekiz, Mehmet Akif, 1985, Toker Yayınları, İstanbul
Kaynaklar:
A  Abdullah Özkan – Refik Durbaş, Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 1, 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., s. 26-29
       
Şiirlerinden Seçmeler:

BÜLBÜL
                                                                     Basri Bey oğlumuza

Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sarmıştı,
Işık yok, yolcu yok, ses yok; bütün hılkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl
Muhîtin hâli "insaniyyet"in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bir müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryad,
O müstağrak o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu
Ki vadiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nağmeler, Yârab, ne mevcâmevc demlerdi;
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya Sûr-i Mahşerdi!

-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.
Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,
Ufuklar, bu'di mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın -kanadlandım mı- eb'âda;
Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
Hayır, mâtem senin hakkın değil.... Matem benim hakkım:
Asırlar var ki, aydınlık nedir hiç bilmez âfâkım!
Teselliden nasîbim yok, hazan ağlar bahârımda;
Bugün bir hânmânsız serseriyim öz diyârımda!

Ne husrandır ki: Şarkın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
SALÂHADDİN-İ EYYUBÎ'lerin, FATİH'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: nâkus inlesin beyninde OSMAN'ın;
Ezan sussun, fezalardan silinsin yâdı Mevlânın!
Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun;
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden YILDIRIM Hanın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam kabri ORHAN'ın!
Ne heybettir ki; vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâmın harem-gâhında nâ-mahrem....
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem!

“Safahat”
                                                                                                                  
HUSRAN

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslâmı uyandırmak için haykıracaktım.
Gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak,
Ben zaten uzunboylu düşünmekten uzaktım?
Haykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun?
Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;
Feryâdımı artık boğarak, na'şını, tuttum,
Bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım.
Seller gibi vâdîyi enînim saracakken,
Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.
Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;
İnler "Safahat" ımdaki husran bile sessiz!

“Safahat”

RESMİM İÇİN

Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince.
Günler şu heyûlâyı da, er geç, silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?

“Safahat”                                                  

RESMİM İÇİN

Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez
Ölsen, seni sırtında taşır toprağın altı.
Ey gölgeden ümmid-i vefâ eyliyen insan!
Kaç gün seni hâtırlatacaktır şu karaltı?

“Safahat”

SAFAHAT  İÇİN

"Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın."
Derdim, sana baktıkça, a bîçâre kitabım!
Kim derdi ki: sen çök de senin arkana kalsın,
Uğrunda harâb eylediğim ömr-i harâbım?

“Safahat”


Hiç yorum yok: