22 Şubat 2016 Pazartesi

MEVLÜT CEYLAN

(1958, Ankara - )


       İlk ve ortaöğrenimini Ankara’da tamamladı. İngiltere’de sosyoloji okudu. South Bank Üniversitesi’nin Sosyal Bilimler Bölümü’nden mezun oldu. Aylık Dergi’nin kurucuları arasında yer aldı. 1979 yılından bu yana kendi kararıyla Londra’da bir sürgün hayatı yaşamaktadır. Kendi şiirlerinden oluşan üç Türkçe şiir kitabı ile diğer şairler yanında Cahit Zarifoglu, Arif Ay, Nuri Pakdil, Erdem Bayazit ve Asaf Halet Çelebi’nin eserlerini Core Yayınları Chapbooks dizisi içinde yayınlamıştır. Londra’da Feyyaz Fergar ile birlikte “Core” adlı İngilizce uluslararası şiir dergisi çıkardı. James Joyce’un Oda Müziği, RD Laing’in Çocuklarla Konuşmalar adlı eserlerinden seçmeleri Türkçeye çevirmiştir. Mahmud Derviş, Faiz Ahmed Faiz, Marvin X, Imamu Amiri Baraka, Kobi Nazrul Islam gibi isimlerin şiirlerinden yaptığı çeviriler, Türk edebiyat dergilerinde yayınlanmıştır.
       Şiirleri ve çevirileri Aylık Dergi, Diriliş, Edebiyat, Oluşum gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Kayıtlarda Zulüm Vardı (1982 )
& Barikatlar (1986)
      Deneme, İnceleme, Eleştiri Kitapları:
& Nasreddin Hoca (Türkçe-İngilizce; 2016, )
& Dede Korkut Hikayeleri (Türkçe-İngilizce; 2016, Türk Dünyası Vakfı Yayınları, ) 
       Yayına Hazırladığı Kitaplar:
& İstanbul Poems (1996, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İst.)
       
Şiirlerinden Seçmeler:

AĞIT

Salınan güzellere
Beyaza bürünen gazele
Destan yazsam üstlerine

Bulut solmasına
Ağıt dizeleri yaksa
Sevgili sesi

Can verse ağıta dağ
Korkuyla çarparken bedenler
Yıldırım kurutur yıldızı

AŞK

Akrep oyuntuları
Gibi uzun yankı

Ey derviş ey mermi bakışlısı
Kalbimin

Örtünen kuşta göz süzmesi
Ey geceleri beni çeken dağ

Soyunan ağaçlar gibi giydiren
Beni ey kalbimin kelimeleri

Birazdan ey kalbim birazdan
Dingin bir dağa dönüşürsün

Ayrılık Divanı’ndan

I

bıçaklar çekilmiş durumda
gözden düştüğümden beri
sözcükler
kıvrılıyor
geliyor tahttan
yılanlar gibi
göğsümde
oturuyor şimdi
hala cesur şövalyeyim ben
şeref katarım kraliyet ailesine
dikenli telle çevrilmiş bir odada
susturulmuş bir durumda
bağrıma basıyorum yarınlarımı

III

 düşüncelerdeki yalnızlık
 kenar bir mahallede
 soruların peşinde
güneş açıyor
kapısını
göklere
dokunamam ben
gökyüzüne
onu görürüm ama
kovalayamam ben
uçakları
onları görürüm ama
sürgündeki
kuşları
dinleyemem ben

V

bir Aralık ayı sabahında
bir dizi hakaret duydum ben
duvarın üstünde oturan yeniyetmelerden
‘hey, kahrolası yabancı’
çok iyi bilmediğim bir dilde
bağırıyorlardı
‘kan’ ve ‘yabancı’ bilinirken
her ikisinin birleşmesi
anlamlı değildi
bağırdılar ‘memleketine dön’ diye
biliyordum ‘gitme’yi ve ‘ev’i
aklıma gelen biraz önce çıktığım evdi
şaşırmışken nereye gideceğimi
delikanlılar indiler duvardan
onlar tek parça halindeydi
benimse her tarafım kıpkırmızı kesilmişti

II

düş içinde düş
etkili bir anlatımla
bir masada paylaşılan
bir düş içinde idare edilecek
çok sayıda konuşan kişi
araştırıyor ve gülüyor
adam ayağa kalkıyor, kendinden emin
yumruğuyla daire çiziyor havada
“babam düşüme girdi”
bütün düşler benim, benim yalnızca
bir düşüm ben
söylemiştim size
benim düşüm babamdır diye

ÇOĞALMAK

hüznün ve yüreklerimizin terinden
gecelere öfke işlemeli
öyle sıcak sokakları kalbimin
a canım uzat ellerini

şafak oturmuş gözlerinde
ölüler kanattı düşlerini
toprak terledi ve gömütler
gözlerinde gölgesi ölümün

ölümün bittiği yerde aşk başlıyorsa
iki gözüm kan ağlasın
üstümüzdeyse yıldızlar
çoğalıyoruz

ve en ağır vurmada kalbim
içinden çıkıyoruz bir dağın
ölümse bütündür dualarda

kanımız yörüngesinde kurşunlar
gizliden duruldu gizliden
ve sen gülüyorsun
bu zulmün ortasında nasıl


“Barikatlar” adlı kitabından

Hiç yorum yok: