25 Şubat 2016 Perşembe

ÖZER AYKUT

ÖZER AYKUT
(25 Nisan 1973, Ankara - )


       Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Öğrencilik yıllarında "Kaan İnce Kültür ve Sanat Vakfı" adına "İzlek" dergisini çıkaran grubun içinde 1994 yılından son sayısına kadar yer aldı. Ankara’da yaşıyor.
       Şiirleri Akatalpa, Damar, İnsancıl, İzlek, Yeni Biçem vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Karantina (2007, Altıkırkbeş Basın Yayın, İst., 61 s.)
& Düş Ağacı (2009, Artshop Yayıncılık, İst., 48 s.)
Kaynaklar:
A  http://ozeraykut.tumblr.com/

Şiirlerinden Seçmeler:

BEDUH

dedemin kovulduğu gündüzleri
birbirine bağladığı mektuplardan…

oruç kavmi ekinini kabuklamışken, müteselsil
uykular uğunurmuş iğdiş zamanlarında dedemin
son perdesi karabasan olan. bir cesaretin abilisinden
söz edilirmiş, hani o ezgileri duvarlayan da
cıvıllayan da dansların piriymiş. şimdilerde
dalgakıranların koridor uzuvlarına göz olmuş
ay parçalarını törpülüyormuş denizle
ben de
saklı duldalarda hayret tepiyorum
sedef tozu yutmuş çocuklarla, taflan karası
topluyorum bakışımlı bahçelerden. iklimim
diyorum bütün sevdiklerime. duvar diplerinde
hanımellerine ortak, badem kırıyorum. ter
sektiriyorum güze. Sır

hu dervişinden mektup zulası kaptım
bütün kaybettiklerimi sığdırıyorum zarflara
en çok yüreğimi de-
de

KAZA

açık bir yüzden daha renkli unuttuğum.
olsun, kaldırım boşluğun ağzı. odalarda
oturmak, olana, bitene, dile gelene başlangıç.
olsun. çıkıp, dumanı yokuşa yedirmenin vakti.
öğlen ağzı ‘Ayhan Işık Sendromu'na götüren
buzlu rakılar. ayağımı sürüdüğüm ada.
sırtımı ağrıtan kambur. koluma giren
ağbi olsun. mavi. denizsiz bir mavi. hani
İlhami Çiçek'in göğü çizemeyen ressamının mavisi.
tanışıklığı uzaktan. öğrendiğim en güzel tanışıklıktır uzak.
bütün ölmüşlerimizi rüyada toplayan düştür.
açık bir yüzden daha renkli kalbin. olsun.
“yalnız hüznü vardır kalbi olanın”
incelikle atımı kaybettim.
uzattım uysalca boynumu buyruğa.
yenilmenin tadına vardım.

PARODİ

Olmadı
Aklım yetmedi
Bugün yazdığım yarına yetmedi
Özlemim, anlamana yetmedi
Burada bu acı
Tek başına
Yetmedi
Berlin’de açılan perde
Eğilen baş
Selamı karşılayan alkış
Gözün takibine varmadan
Parmakların anlattığı
Yetmedi

Git su al
Şarap al
Oraya eklediğin
Elle çizilmiş kulübeyi
Sabahı al
Leblebi poşetinin teli
Verdiğim sözü aşmadan
Git seni ilk gördüğüm günü
Uyuyamadığım geceyi al
Düşmeye meyilli tabağın eğimini
Ona incelen müziği
Gelmediğin günü al

Koltuk değnekleri de çürütür eti
Öpücük gibi
Yağını inceltip söktüğün saati
Bozuk ayarını
Ona bağlanan hüneri al
Beni de
O ustaya götür
Kalbin insanı tamir ettiği sona
Ellerimizi pantolonumuzda kuruttuğumuz çocukluğa

VEDA

                             ‘Büyük Gurbetçi’ye, Turgut Uyar’a….

Sır vadiye
Yalnızlık sıramı bekleyerek indim
Denizin karaya girdiği yerdeki gün gibi
Bir çocuğun gözlerinde sabaha nemdim
Unutuldum
Güneşe sırtını vermiş
Gerçeğiyle geçmişliğin
Kocamışlığın aklıyla uyuttum ikindimi

Ne sevginin sonunu bildim
Ne de sevginin mavi defterini

Kalsın orda
Kara bir tüyle çürüyen içim
Bir tek denizden görülen
                             Kayada yazılı adın
Kuşların karnında
Siyaha bölünen gölge ödüyor kuzeyi
Ben istemeden gelen nehir
Yazgı
Yeter!
Doyurduğundan başka aç kalmadı
O adam öldü
O sinema da yandı
Selamını alan komşu
Yaz’a gitti

Sıkılıyorum bilmeden annem gibi.


Akatalpa, Sayı: 117, Eylül 2009

Hiç yorum yok: