ALBİNO
topla
kelimeleri albino savaşa gidiyoruz
yüzleştiğimiz
karanlık değil günbatımı
bak
seninle ben kaldık adımız yok artık
bir
de yolumuzu tütsüleyen bu kör çisenti
topla
kelimeleri albino yakındır karanlık
yaraların
teninde değil ruhunda açılacak
yenilen
de kazanacak bilmek için bu savaş unutma
ışığa
düşen kara lekeler gecedir susma sesini
kendinle
aranda bir bıçak sevişmeyi unutma
bilmek
vakti dolmadan konamazsın düşersin ancak
sen
ki kargılanmış ruhunu kibirsiz taşıyan
isimsiz
şehirsiz ve şaşarak kendine yürüyen
su
nereden akarsa orasıdır yatağı albino
sen
topla kelimeleri korkuyu başkasına bırak
hangi
acının susmasıdır bu unutkan isyan
ben
bir kere sevmiştim genç bir vakitti aşka
ateşi
tamamlıyordu bende atmayan nabız
baktım
ellerime ellerinde gülü bıçaklayan korkunun kokusu
yok
bir vakitti dilim oldu kuyumu kazan her kelime
ne
kadar azdı kapladığım yer ne kadar fazlaydım oysa
topla
kelimeleri albino ölelim ölmek varken
ölmek
varken diyorum ölmemek sonsuz ceza, felek-i atlas
kim
aşka eğreti cana eğreti kim bir-den korkan
ben
sana endam aynası sen bana habbas
ıkladıkça
şükür ıslah eden yalnız insan
havadan
az önce sudan ilkbahardan az
önce
bana düştü cemre çok bir kentin son günleri
korktum
ellerimden ellerinde gül’ün kendisi
kafamı
taşlara vurdum boşalsın bildiklerim
olmadı
ne alâ taş aldı içindeki yerini aklımın
topla
kelimeleri albino karanlığa yürüyoruz
imlasız
ve devrik ardımızda büyüyen aydınlık
bak
gelincikler kurudu bak yeryüzü kanıyor
albino
tut ellerimi kalbimi kan tutuyor
seninle
ben kaldık adımız hiç artık
bir-den
bir-e yol olacak sabredene bataklık
Berdar Doğan
AVAZ
kefenim senin
elinden olsun dedim ey çulha
çividi
bulut yakışır dedi sana
bana
aşktan bahsetme ayrılıkları iyi bilirim
nasibi
olmayan aşkî sözler her yolculukta
kimin
açtığı bilinmeden girilen her kapı
her
durakta beyhude caka
ben
zaten aşkların hep ayrılık kısmına denk gelirim
gelen
gider
kal
derim bir daha gider
kimse
kalmaz mola yerinde
kimse
kalmaz kimsem olmaya
suyum
senin pınarından olsun dedim ey çavlan
yanaklarına
yakışır dedi her damlam
yüz kere
daldım suya
yüz birinci
gece soğudu dünya
yani
dünya
hiç
uğruna sus olduğum o büyük tenha
bilmezdim
suyun hatrı suya telaş
hangi
kör kuyu hangi has bahçeye sırdaş bilmezdim
çünkü
aşk vardı daha ne olsundu
bir de
kalbim
en fena
aşklara en fena sebep
ağıtım
senin dilinden olsun dedim ey dengbej
ölüme
adaklı ömrüne yakışır söz yok dedi bende
baktım
suyun üstü gök baktım mavi
boğuldum
mavisinde boğuldum ikisinin de
yokluğun
cabasıymış yaşamak
yaşamak
yokluğun yalın hali
beni her
aşk bir anafor yaratırken unuttular bu şehirde
bu
şehirde alıştım kendimi mutsuz etmeye
hikmetinden
sual olunurken oradaydım cevvaldi zaman
zaman
yargısızdı kendi infazını unutacak
ve
bildiklerini susacak kadar
ağustos 2012
ayvalık
Berdar Doğan
DÜN ÇİÇEĞİ
üzüldüğüm
yere bir daha bahar gelmez sanırdım
sanırdım
ki uzaklık en yakın hâl olur
kirpiklerini
özlerim mesela
ses
tonunu
munis
kaçışlarını
değil
mi ki uzak uzak gamzelenir sevgili
yazdıkça
çoğalan bir şiir kitaplara sığmayan
gelirdin
ve ben bilirdim
öksüz
kalacak dokunduğun her şey
her
şey biraz sen olacak giderken
aşk
denince illa
arkasından
bakmak düşmeliydi payıma
uzayan
yol
incinen
nefes
solan
dün çiçekleri
aşk
denince benim
yalnız
nakaratını bildiğim şarkılar gelirdi aklıma
gelirdin
ayrılığa
değer bir aşk olsun dilerdim
dilerdim
ki üzüldüğüm yere bir daha bahar gelmesin
ağustos 2012
ayvalık- istanbul
Berdar Doğan
* Şiirler Berdar Doğan'ın izniyle yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder