13 Kasım 2010 Cumartesi

ENGİN TURGUT'TAN ŞİİRLER

ENGİN TURGUT'TAN ŞİİRLER

BAHÇEYE HAYALDEN GİRİLİR


karayazım benim...yaz çocuğum...
seni yaz diye sevdiler...

Sizi kazandığım için, size kaybederek yaşıyorum...

Susar kalır sarışın ay! Su gibi ten arar. Su, suretimiz bizim. Ah, sokaklarda ağlar! Gölgenin oyununa gelelim, neşeli bir ıslıkla o bildik bahçemize kaçalım. Canı yanmasın diye aşkın, buhar olup göğe çıkalım. Kalbi kasılarak, yalnızca kalbiyle yaşayan eski hayal çocuklarıyız. Terk edildik ahşap bir cümleden...

Israrlı bir iyiliğin yıkılmayan hazzı. Benimle sussun şarabın mistik gevezeliği. Ey avuntular tekrarı dünya, çöl yağsın ki içime çocukluğunuz bende kalabilir, kalsın saflığın tahtadan atı. Kimsenin tutunamadığı camdan bir uçurum; size ne çok benziyor. Eşyayla aramızdan geçen serin su peşimizi bırakmadı. Ve sizin yere düşürdüğünüz aşkı tutup alnıma kadar taşıdım...

Her şey orada, trajik olana gidelim. Sonuna dek yaşayalım ayrılığı, ayrılmayalım ayrılıktan. Ne kadar acı çekerse ayrılık,
o kadar büyür... Büyüsün! Ne kadar zayıf kalırsak o kadar güçleniriz. Kafesteki kuşu salalım, biz girelim içine. Başkasından çıkıp kendimizde buluşalım. Ne ka-dar kendimizin oyuncağı olursak o kadar iyi... Mutsuz olmak yetmez! Mutsuz bile olmayalım...

İstemediğin kadar geçebilirsin kelimelerin üstünden. Küllerin gölgesinde kalbin, çılgın bir vedaya takılır. En masum gömleğiyle gezmelere çıkar rüya, çünkü aşk hepimize uzun
bir beyazlık bırakır...

“Bayan Elma” adlı kitabından



YAĞMUR HERKESE YAĞMAZ


Eski anne, eski çocuk, eski kumrallığımızdı
kendimize sarılırdık
Sokaklara sarkardık, küçücük şeylerle
dalgındık, birden uzardı dalgınlığımız...

Yırtılmazdı hayallerimiz
Kalbimiz yosun tutmazdı
Her şeyi hesapsız ve çılgın yaşayan
sezgi çocuklarıydık...

Senden başka gemi görmedim bizi bırakıp giden
Senden başka güvercin görmedim içimizde patlayan
Eskimeyen zarif bir yalnızlığa geri dönüyorsam
Maskesiz bir rüyayım artık, ayırmayın beni kendimden
Geçemezsin kalbimin kederinden
Aşk, beni kandıramazsın
Geçemezsin yağmurun derdinden...

“Bayan Elma” adlı kitabından


PENGUEN


Kimseye geç kalmadı, biz bir yerlerde donup kaldık. İnsanı
güneşe çıkaran bir kelebeğin cesareti. Hepimizde bir sıkımlık
kuş, hem boşa hem başa dönen. Dilimiz gibi kalbimizde sürçer.
Kimsesiz bir vedanın tırnakları uzar, başı döner buğunun...
Fonda mızıka ve yağmur, ne söylesek yalnız kalır!.. Bazı sözler
ötededir ve görülmüştür aşkın hızla geçtiği...

Aşk; içimde kanayan o muhteşem çınlama!..Ne yapsam
ayrılamıyorum canımın yanmasından! Her renk kendi
ölümüne mi ağlar?..Sade bir törenle kaldıralım hayatın örtüsünü.
Varsın söz dinlemesin kelimeler...

Eski bir alışkanlığın boynumuzda bıraktığı veda, göğe sıçrasın!
Ey cesaretin ay tutulması, seni kullanmıyorum artık! Saflığı
geri çekmiyorsam, kemikleri görünsün alnımın... Melek izin
versin geçeyim, sır evine dönsün sizden geçeyim. Çocukluğunuz
bende kalsın, kendimden geçeyim...Kelimeler, aşka can
verirler de taşıyamazlar ayrılığı...Biz kendimize gelemeden
eskitir kendisini...Ya da terk edemiyorken kendimizi buruk
vedalar sağanağıdır...

Halsiz bırakıldığımız bir orman yalnızlığı...Hayatımızı rulo
yapıp cebimizde taşımak isteği...Ve bir türlü tutkularımızdan
taburcu olamayız...Çıkmaz bir sokaktan geçip gidemeyen bir
rüyanın canı üşür, canı yanar bir ayna kendine bakarken...
Kendimize benzemekten başka şansımız kalmaz!..Boşluğuna
sarılırız kelimelerin...Camları açarsanız bu şarkı uçar!.. Allah
onun şiirini versin, kalbimizi ona uzatırız...

Oğlu babasına oyuncak bir penguen almış...


“Bayan Elma” adlı kitabından


BAYAN ELMA


Gök, kuşun uçuşunu görüyor. Gövdenizdeki ıslığı seviyorum.
Sizdeki tenha, ruhunu sevindiriyor kuğunun. Kalbinizin yarısı
yara, yarısı bende kaldı. Şu bulutları toplasam, birimizin yüzü
kar fırtınası...

Memnun cümle, ahşap yalnızlıktan kovulur. Kuş uyur,
ten uyumaz. Her şey öyle kalmıyor, had safhada masum bir
akşamsınız. Yaprak devrilebilir, fakat siz devrilmeyen
bir aşksınız...

Boş bulunmuştum sisinizde. Aşk diyordum aşk, hayallerime
sarılıp. Bir gülümseme, siliyor etini günahların. İhanet,
yolculuğundan cayıyor. Görmediğim bir rüyanın pastel derdi
üzerimde kalıyor. Bende sizinle su olup, dünyaya akmak
arzusu var!..

Yanlış veda, düşüncenin cebine sığmıyor. Dünyanın kalbi
kırıldığından, kuşlara karıştığımdan beri size delirdim, size
şımardım. Siz, ağzınızda uçurumlar biriktirmeyin. Küçük
bulutlara binip, bana gelin. Bana elmanızla, yağmurunuzla
gelin. Dantelin altında ten uyumuyor, sıyırıp atalım tenimizi,
ışığın arkasına yuvarlansın aklımız...

Siz orada, bir üzüm kadar sıkılıyorsunuz. Ey yüzümün
zarını öpen su, ey ağlar gibi yürüyen, rüzgâr gibi savrulan su,
bir fasıl daha geçtiniz kalbimin önünden. Kasırganıza
dokunsam ömrü uzar kimsesiz şarkıların. Suçsuzluğunuz
düşlere ayarlı, sözleriniz sütun, kelimeleriniz ikon,
gözlerinizden fırlıyor orman, göz gözü görmüyor, gözüm
önüme aksın...

Tırnaklarınızda alizarin kırmızısı. Uzun sarı saçlarınız
bardağımı taşırıyor. Işık nasıl da kırılıyor saçlarınızda.
Boşluk akıyor ellerinizden, o pembe uzaklığınıza duman
tanımıyor melekler. Her şeyin bir kederi vardır ya;
kederi bana verdiler...

Ah, tende heves, aşk sizde durmuyor...

“Bayan Elma” adlı kitabından

Hiç yorum yok: