19 Kasım 2010 Cuma

SERAP ERDOĞAN HAKKINDA YAZILAN YAZILAR

SERAP ERDOĞAN HAKKINDA YAZILAN YAZILAR

SERAP ERDOĞAN
HER DEM HER ÇÖLDE
“KAMAŞMA”NIN ŞAİRİDİR!..


Geciktiğimi sanmıyorum. İnsan güzellik ve hakikat dolu bir şiir kitabıyla buluştuğu zaman o kitap hakkında mutlaka bir şeyler yazmak ister, istiyor. Arkadaş Z. Özger’i hatırlamak ister, her zaman hatırlanmalı zaten! Sözgelimi 1998 yıllarına dönmek ister ve Serap Erdoğan’ın ilk şiir kitabı olan ”anıtanrıça“ ya selam çakmak iştahı içindedir fakat derdim bu değil ki benim!..Şairin ikinci kitabı “kamaşma” çıkalı epey oldu. 1 yıl mı geciktim yoksa 1 ay mı? Evet, az önce söylediğim gibi şair ve onun şiirleri sizi hep etkilemişse siz mutlaka bir yolunu bulur, kitabı, şiirleri hakkında yazmak ister ve yazarsınız. O şair öğretmenlik yapsa da, evlense de, çocukları olsa da... Yeter ki şiir iyi bir şairin ellerinden hep tutsun ve şiir şairini terk etmesin!

“ ben kaldım
bir sıkıntıdan hamile “

Elbette şair hem de iyi bir şair olan Serap Erdoğan’dan söz ediyorum. İlk kitabı önümde ve o yıllarda bile bugün anne şair oluşunu görmüş ve söylemiş: “böyle hangi yolun bilgisine yoralım, aşkla anne arasındaki usta benzerliği“... Şairim ve kardeşim Serap Erdoğan’ın imgelerine yetişebilmek için ona şiir yazmak isterdim. O dünyanın kaderine ve kalbine şiir yazmayı ısrarla sürdürüyor. “Titrek bir hayat” la, her yolculuğa akşamın koyu yalnızlığını ekleyerek nasılsa bütün zamanlardan usta bir duruşla geçmiş, kendisi hep kırılmış, incitilmiş fakat asla kimseyi incitemeyecek kadar masumiyetin kalbinde ‘bağdaş’ kurmuş, iyi şiirler yazmak suçlusu bir şairdir. Akşamdan kalma bir keman sesi tavrıyla mı yazıyor, bilemiyoruz. Dünyayı barışa üfleyen, kalbi sahici kılan bir umudun rüyasıyla mı yazıyor onu da bilemiyoruz. Fakat iflah olmaz bir şair gönlüyle yazdığını söylemek mümkün. Sanki sevgili Gülten Akın’ın “düş yaralarını kokladığı evladı” gibi sıcacık yazıyor Serap Erdoğan!

“ yabancıyım yabanım
çeviri şiir etkisi bırakıyor taşra içimde “

Serap Erdoğan’ın şiirleri sanki “karpuz kabuğundan gemiler yapmak “ gibi bir şey. Siz biliyor musunuz ki; esas rüya, esas şiir, esas resim, sahici sanat taşrada başlayacak! Serap görmüyorum, Serap Erdoğan’ı görüyorum, nasıl da şiir, sinema ve hüzün kokuyor her tarafı. Ben Serap Erdoğan’ın şiirleriyle “serapnel parçaları“ gibi delik deşik oluyorum. Şair türkülerimizin dudağından taşıp başka ülkelerin gönlüne konan bir yeryüzü kuşudur öyle değil mi? Cem olanın, Ali olanın, hatta hiçkimse bile olmayı becerebilen bir yalnızlık tablosunda üşümek isteyen bir şair olarak söylüyorum: Renkleriniz sürçerse ressam, kelimeleriniz sürçerse şair diyebilirler size ama asla notaları ve hayatın ritmini şaşırtmamanız lazım! Serap Erdoğan şiirleri ses ve ritmle kendine doğru bükülen, yarılan ve burkulan bir evlat kokusu saadetidir. “Kıyılarından özür dileyerek çekilen bir deniz olmak“ isteyişi “ bu eski şehri çektim dizlerime kadar ” tavrıdır ki; onun melek kokulu evladına yazılan bir mektup olmak için şairliğimden vazgeçerdim. İnanın abartmıyorum. “çizgisiz kağıda düzgün yazabilmek gibi sevdim seni, özenle öyle“ diyen bir şairimizden söz ediyorum. Ki, ben evlat kokusundan parfüm yapacak kadar çok sevdim çocukları, şiiri ve anneyi...


“ sık görülen bir gramer yanlışıdır aşk!
sözün evi soyulur. “

Serap Erdoğan şiirine gelelim. Şiir bilgisi, zekası ve görgüsüyle yazıyor. Kendi içine “kapanık bir mektup zarafetiyle“ sanki, ölüm ve hayat kokan bir ağacın tenine yazıyor gibi, barış alfabesinde dili tutulan ‘uzun bir bekleyiş’ gibi damıtarak yazıyor. Ve okura “kırgınlık atölyesinden “ gönderilmemiş şiir mimarcısı tavrıyla“ yazılmış şiirler bunlar!
“ Bulanık tezgahlarda” dokunmamış, “eskimenin sularında” yıkanılmamış. Bence kullanılmamış bir aşkla yazılmış sahici şiirler yazıyor ve şöyle söylüyor şair Serap Erdoğan: “Kırılmış birer tabletiz aşkın atölyesinde“. Demek ki şiir bu şairimizde “sessiz bir bela” değil...Kısacası “kan sakinleri“ diyor dünyanın bu tuhaf, aksak gidişine... Sevgili Serap Erdoğan “ çeyizinde “manolya“ , “kanında merak“ bulunan sıkı şairlerimizden birisi. Ruhların yırtığını diken, düşleri ”buzul şarkısı“ bir şair...

“ birer tanrı besler herkes evinde
yatak bozan deli su böyle avunur “

Serap Erdoğan fısıltılar şairi mi yoksa? Pul olmuş bir dünyada yazılıp da gönderilemeyen hüzünlü bir mektup mu? Mektupların şairi sanki. “Pul, yaradır kayıp bir mektubun teninde” ve “pul mektubun rüyasıdır“ demiştir ve mektup meleğini kıskandırmıştır.
Yoksa bir hüzün prensesi olmuş da şiirin bundan haberi mi olmamış: “Solardım ya, gül yetişemezdi huyuma“ demesi bundan mıdır? Elbette bu güzel şairimiz övgüyü hak edenlerden. Yazdığı her şiir adresini buluyor çünkü! Şair uzun bekleyişleri sevmez, gelecek sezgisi en gelişmiş olan şairlerdir çünkü! Anlamsız savaşların sürdüğü, kimsenin kimseyi sevmediği bu kötücül, sahte çağımızda bir gün gelir, şairimizin de dediği gibi: “dönüp duran cansız bir lunapark eskisi kalır dünya“... Serap Erdoğan nitelikli şiirler yazıyor ve imgenin kalbine lirik bir edayla sokuluyor. Bireysellikle toplumsallık arasındaki o ince çizginin canını üzmeden, ‘ iyi şiir yazmayı’ itina ile sürdürüyor. Sevgili Vural Bahadır Bayrıl’ın dediği gibi söylersek : “şair olmakla, şair görünmek arasındaki farkı”çoktan kavrayıp, kendi şiirine ciddi bir şekilde eğilenlerden biri olmak çabasını sürdürüyor şair Serap Erdoğan!

“ yüzümde bir ağaç gezdi durdu, bir günah öttü dalında
sen bunlara birer şaka gibi davrandın “

Serap Erdoğan geleceğe kalacak olan şairlerimizden birisi. Çünkü öyle “atlas eskitmek“ kolay değil bu sonsuz şiirin uzayında. “Çınlayan bir Eylül’de fazla durulmaz“ belki ama şiirin o derin ve zor macerasında ısrarla yürünmezse şiir bizi elinin tersiyle iter. Şair söylemiş işte: “ne çocuksuz bir park eskisi “ ne de rüya ilminden emekli“ bir şair olmak lazım. “Yüzümüzü zehir zamanlarla yıkamalı ve “ölerek sağ kalmanın zifir rengini“ anlatmalıyız. “Suluboya tasarlanmış ama pastel yaşanan hayatlara” da söyleyecek sözü vardır şairlerin! Serap Erdoğan’ın yeni çıkan, ki her iyi kitap her zaman yeni kalandır fakat benim yazmaya geciktiğim kitabını “Kamaşma” yı okudum da yazdım bu yazıyı ve yazmaya doyamadım. Evet, sevgili şairim Serap Erdoğan ne güzel ve anlamlı söylemişsin:

“ ev sokağın hayal gücüdür, biliriz

üzgünüz
bir kap su gibi “

“Hiçbir Zamana Sığmayan” adlı kitabından
Engin Turgut

Hiç yorum yok: