13 Kasım 2010 Cumartesi

ENGİN TURGUT'TAN ŞİİRLER




ENGİN TURGUT'TAN ŞİİRLER


ANNE



Siz ağaçlardan daha çalışkansınız anne! Rüyadaki gurbet suçsuz! İnsan yüzündeki hiçbir çizgiyi değişmem bilgisayarlara! Matematiği sevmiyorum, içtiğim sigaraları sayıyorum. Hava kışlasın varsın, biz yine yolunu buluruz yazın! Yengeç, güz ve ay! Hepimiz dostuz! Anne, söyler misin kabuğumuza dönmek için mi bunca acı? Ah Şeker Ahmet Paşa, neredesiniz Nazmi Ziya! “Alıntılar eşkıyalar gibidir, gelen geçenleri kanaatlerinden ederler” diyor birisi... Merhaba kristal adam! Bu dünyada hepimiz birbirimizin rüyası değil miyiz? Şiirini yazdıkça şair, bozulmuyor denge!..


“Aşkın Kırkbir Hali” adlı kitabından


BAHANE


Esrimenin dallarına sarılırdınız, elmasını ısıran bir çocuğun elleri gibiydi gövdeniz, arkadaşlığınız dalgınlığımıza iyi gelirdi, korkularım sizin iyiliğiniz içindi, yokluğunuza dayanamazdım, siz her şeyi açık unutur gözlerinizle gülerdiniz... Suç şahane, hayâller korkunç, yaz vefasız, aşk herkese oturma izni vermiyor, yanımda kalabilirsiniz... Aşkın uğramadığı limanlarda, sözcükler gemisini döküyor mu? Dünyanın altını üstüne getirmek için değil; dünyadaki bütün canlılarla barışmak için şiir yazıyorum. Ah, çocukların doğallığı, büyüklerin andavallığı, kimi şarkılarınsa matrak bir yapışkanlığı var... Korkularımdan ödüm kopuyor! “Kendi hayâllerim olmasa bile, başkalarının hayâlleri var ve ben hayâli en çok başkasında severim” dememiş miydin? Ey sevgili şair anlıyor musun beni, ot olmak istiyorum, dut yemiş bülbül olmak istiyorum aşkın önünde...


“Aşkın Kırkbir Hali” adlı kitabından


AVARE


“Dünyada kendimi kaybolmuş gibi hissediyorum.” Melih Cevdet atını göğe bağladığından beri, en çalışkan avareyim şiirin gözünde... Siz ruhumu ne sanıyorsunuz? Dokunamadığınız kelebek, ısırmadığınız elmanızım! Eği-lip bir bakın içevinize, arkadaşlığın kokusunu duyarsınız... Kırkbir yıldır, bin dereden şiir taşıyorum. “İyiliğin dansını bana lütfeder misiniz?” diyebilmek için, evlât kokusundan parfüm yapmaya çalışıyorum. “Uçurumu sevenlerin kanatları olmalı.” Doğrudur, aşkın kuyruğuna takıldığım, hiçbir kelimeyi yalnız bırakmadığım, tuvallerimi de böyle boyadım: genzime kaçan bulutların bilgisiyle!..


“Aşkın Kırkbir Hali” adlı kitabından


BUSE



“Aşk ki firuze bir ağlamaktır unutma.” Ey sevgili aura, aşklara sığmayan gurbetim, paradoksum benim, dünyalı bir edayla şuramda duyduğum sızıyla yazıyorum şiirlerimi... “Sanki hayatın dalından kopmuşuz, ellerimiz sis sineması.” “Aşkın solgun ilçelerini dolaşıyoruz gecede.” Harala gürele yaşamadım hiçbir şeyi... Bay Sincap ile Bayan Nihayet şiirleri bunlar!.. Umuda müdavim yaşadım hep, umutsuzluğa bir çalım bir çalım!.. Ey öcü günler, siz bana sadece bir şeysiniz... Bense âşık olmaktan başka işe yaramayan bir şairim!.. Aşk hâlindeyim... Ey garson bana bir yokluk daha verir misiniz, lütfen ve itinasız duble!..


“Aşkın Kırkbir Hali” adlı kitabından


UKDE


“Ah, senin aşk kazaların, vakitsiz işten güçten atılmaların...”
Ah benim pudra şekeri memleketim, sinderellam, penguenim, güzel hayvanım! “Bizi bizden eden bu doğulanmış akdeniz hüznü değil mi?” Kaybettiğim göz-lüğümsün sen benim! “Anladık ki yüreklilik belirli bir sillenin rengi, külbastısız sayfaları karıştırırken serüven.” “Felsefe yapmak için ölmek gerekir.” Aşka ancak yetişilir, uçan kadınlar ruhumuzdan henüz düşmediyse... “Biliyorum, konuşacak birşeyimiz yok! Ama ıstırabım sende, mutlaka al da gel.” Ey aşk, alacakaranlığım, balerinim, inceldiğim her yerimsiniz benim! Boşvermeyelim ve durmadan üşüyelim. Gidelim güzel yalanlar ülkesine... Örneğin kırk parçaya bölünmüş huylarımızın şehrine!..


“Aşkın Kırkbir Hali” adlı kitabından

Hiç yorum yok: