Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Behçet Bey, Beyaz Manto,
Diri Ozanlar Derneği, Duvar, Hacı Şair, Heves,
Kaos GL, Natama, Şerhh, Şeyderg, Ücra vb. gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
ANKARA'DAN
DÖNEMEYEN BİR ADAMIN TÜRKÇE MEALİ
Kesin varsın bunu Ankara gibi değilse de
gördüm İzmir
Ellerimi eller mi eller dediğim sizinle eve
geldim sıcak o sıcak
Bana sıcak olduğunuzu teşekkür ederek
belirtip bir şarkı patlatıyorum
Şarkı eşliğinde patlamaya devam ederken
kapımıza üç kişi ah vuruyorlar
Kafamıza vuruyorlar ben özgün bir şekilde
yıkılıyorum sende alkışlar
Uyumuşuz gibi kanlar var yanımız başımız
otobüs çalıyorum senden
Sen kollarımı benden ortamıza alıyoruz
dünyaları bende her şey var ama
Yetmiyor çocuk çarpıyoruz alnımıza halimize
gülüp imparatorluğu yıkıyoruz
Hayat gerçekten etkileyici biz bütün
çocukları ikiye yırtarak anlıyoruz
Onunla öpüşüyoruz senin telefonun var
telefonun nasıl ya çalıyor
Belki de çok sevdik öpüşmeyi onunla sen
konuştukça yeni imparatorluk
Pencereden atlayıp çoğalıyoruz sana 3400
günümü ayırabilirdim bana
Her şeyden sonra yuvamız yıkılıyor çocuğlar
perişan okumuyorlar
Bu çocuklar gazeteyle pata küte vurarak
okuyacak lan şeklinde
Niğde yakınlarında bir adam vuruyorum adam
böylece hayatımızda
Vurulan adamlarla yaşıyoruz seninle
yaşıyoruz şimdi onlar öpüşsün
Bırak onlar öpüşsün ben sana on kilo
Rimbaud çeviririm Dancadan
Gözde gelir sonra Çanakkale’de yalı hanı
var onu ben orada
Aramıza onu da alıp öpüştüğümüz kişilerden
bir meydan
Uyuduğumuz kişilerden bir katedral vurduğum
Niğdeli yerde
Onun için de halatlarını halatlarını bir
saniye kesip ormanların
İndiğimizden beri olan diğer şeylerle iyi
gideriz şimdi bir Ankara’ya
Bu Ankara’da daha başka odalar ama bak
burada kışlar yeniden başlar
Kapıları açınca karşımızda tam üç kere
durarlar duvarlağ duvarlar
BENİM
GEL KASIM UYKULARIM
Yirmi
yedi seferin ardından noktalardan bir manzaraya katıldım
Bahçelerinde
karşılaşan kadın ve erkeğin güzel olması aslında ondan
Hatırladım
hatırlıyorum ihtimali hatırlatıyor her şey olup hatırlatıyorlar
Her
şeyin bahçelerinde fark ediyorum içeride odalar koridorlar yine odalar
Ağaçlardan
içerisi gölgesiz düşündüğüm tercümesi böyle apartmanlar oturduğum
Gördüklerimi
sadece unutmak unutmak dediğim lütfen unutmamak kabul edelim
Bundan
bir içerisi olmayanı alıyorum bir de dışarıda bağımsız geniş galipleri
Hayatta
Aslıhan’ı geçen yıl böyle dışarıyı kapanan kapıları duvarları ardından
Boş
salonlar koridorlar sürekli kapılar ve diğer tarafta daha fazla duvarlar
Bitmeyen
eski mücevherleri ve kravatları üç dakika civarı bu hayattan çıkardım
Olanları
bir yere anladığımda o testiyi uzun uzun taşıyan kadınları
Gittikleri
yerde döndükleri yerde onlar gelmese de bütün filmleri
Onlar
için üstümü başımı onlar için geri kalanları hiç anlamadan
Kasım
ayı sonlarında ellerim her sabah buraya doğru yeniden büyür
Hacı
Şair, Sayı: 5
KAKO
SAM SİSTEMATSKİ UNİSTEN OD IDİOTA
1
Yavrucuğum ben bununla yaşıyorum.
Yine bak fecaat dizelerimizin tersine
İstanbul Beatnik şubesi kaybetmiş.
Kaç tane dispanser sevdim.
Kaç tane kürek kemiği ellerimle.
İşte bunları alt alta dizince şiir oluyor.
Münir’e de böyle dedim,
Yemin ederim anlıyor.
Sen şimdi al bu mandalinaları
Ve beni git böylece yürüyerek.
Ben bu halka halka
İnanmıyorum yavrucuğum.
Babam milli takım basketleri için.
Sen
Rock’n Roll için
Küçükpark’ta çok konuşuyorsun.
Zaten kimse
4 haziran 1989’u da
Hatırlamıyor.
Çıkıp saçlarımı kestirdim
Filmler bittiğinde.
Elimle seni işaret edip
Harakiri denedim.
İstedim adımız geçsin
Venezuela gibi bir günde.
2
Bununla beraber dişlerini
Görüyorum yavrucuğum.
Üç tarafı denizle kaplı ülkede,
Hiç uyuyamıyorum.
Arkamdan gel,
Anadolu’da ölü göm en çok bana.
Erken çocukları sana kırıyorum.
Al hepsini şeyden ekle.
Zaten sen nereden başlasan
Tıraşlı adamlar girerdi bahçeye.
Şimdi seni o bahçelerde
Geri kalmış ülkeler bırakamam.
-Devletçi Şair ile birlikte,
Henüz gelmemiş okura ek bu-
1
Bir dahaki gelişine kadar
4.8 milyon insan ölmüş dünyada
Ben de kendime rodeolar
Sürükledim
şol git kadınlarla
Burada durursam babaannem
Pazartesileri ölmez tanıyorum
Althusser’e yaklaş arka çık
Ben terminallerde istop ediyorum
Art arda kızgınım zaten o terminalleri
O otobüslerden hikâyeler indirmedim
Bir tek Pozantı yakınlarında
Bir gece seni aralıktı sanki
Arasından çok duvarların
Ben bunun için muavinden
Üç kere kahkaha istedim
Sen bu ve bunun gibi zamanlarda
Yeşil erikler toplayıp uzandığın
Öğle uykularında incinmeliydin
0
Yavrucuğum, biz seninle
Kaçıncı yüzyılı buradayız.
Ben Sasaniler’den itibaren
İşte böyle yukarı baktım.
Benim öyle sanıyorum
Seninle bir ilişkim olacak.
Bunu topyekûn geriye çekilme
Sahnemizden çok iyi anladım.
Velhasıl bu tartışma programı cumhuriyetine
Kadar üç bin sırt üstü kulaç attım.
Buraya geldik sen vardın ben vardım
Sen vardık molozların üzerinde çokça
Biraz da sapasağlam leoparlar vardık.
Ama biliyorsun duygu sona erdi
Yardım et, otobüsler üzerime artık.
KOLLARIM
YOKMUŞ
Sanki o evde sen de kaldın bahset hadi
Bu muydu yani ha bu çocuğun muydu
Kalan devlet demir yolları kimin ha kedim:
Sagopa Kajmer mi dinleyecez ulan cemiyette
Yahu onun yanındaki eleman objet petit a
işte
Hani kol kola 3 yıl önce terleri
bacaklarından
Var mı lan öyle dünya beni bu Felemenklerle
bırak
Öyle tabi başbakanım kimin edimleri bunlar
ya ya
Edim dedim evet ama benim sayfalarca
kırılmış
Kollarımdan alçı yuh sarıldığın yerden
başlamış
Ama senin bu cildim yakındır başlamamış
iklimin
O Aristo'ları başka yerde de öğreniriz ne
güne insanlar
Endülüs medreselerine hamle yaptı işte bu
tecrübeyledir
Gösterdiğim devamsızlık öpücüklerinden oh
bu şairlerin
İnzibat tavrından hiç eksilmez meclisler
partiler gürültüler
KONUMUZLA
İLGİSİ OLMAYAN DÖRT MADDE
Bir
yakup ağlasın artık.
terry grandchester da ağaçtan insin.
sabahları kapıları,
kim çalsın kanunları obuaları.
erkek olan kadını kadın olan
peygamberi görmüştü rüyasında.
ben o sıra dünyaya güldüm.
ablamla topsuz koşular..
duvarları ve fıskiyeleri anlamaya
çalışırken biz,
çoğu insan sabahlara kadar çin’de yaşar.
bir şey vardı. gün vardı. alanya’da sızdım.
atari vardı. mustapha vardı.
sabahları varlığımızı armağan ederdik
akşamları r.muhtar vardı.
üç su damlası ağır çekim inince
saat 16:32’de tenime,
o hışımla doksanları yarılamıştı
cumhuriyeti ve türkiye.
ah ne çok isterdim tarihi biraz da ayağa
kalkmadan okumak.
nedense pek mühimdi doksanlarda orospu
çocuğu olmak.
İki
elleri ceplerinde bir adam babamı soruyor.
yürüyerek uzaklaşıyorum.
sanayi devrimini kızlar bana gülümsedi.
ellerimi sıkarak anlıyorum.
-hem yarın
tekrar cumartesi –
birden aklıma cuma’dan çıkar gibi akın.
hatırlasana: üçüncü mehmed’in kardeş
sevgisi
seni üçüncü mehmed transfer piyasasının en
çok
seni
biraz da haber turk spikeri yaptıktan sonra yavaşça
seni renklerime bağlayıp gazetelerde
sayfalarca
seni işte ve kaynadıysa çayın altını bir
güzel
sonra sen uyanıp bir sabah haçova savaşında
bak gördün mü onaltıncı kardeşinin yazdığı
bir şiir geldi aklıma :
Meyhaneye ilk varışım*
Öyle sermestim ki her an sâkinâme
yazabilirim.
Ben bu konulara bilhassa seninle temas
etmek isterim.
Vakanüvis yaklaşmayalım fakat yoksa
Viyana’ya gelmeden dans ederim.
Köçek olmak da bana koymaz sadece akşamları
cima severim.
Palikar bade getir böyle edip bekri göremen
bencileyin…
Doldur bre saki doldur da şöyle bir
kavimler göçü edeyim
Ben meyperest olmuşum içerimde afitab-ı
temmuz.
İki kadeh sonra başlayacak o şehvetengiz
hatuna taarruz.
*kaynaklar 1595 yılına ait bir şiir olduğunu
söylüyor. fakat bu söz konusunda kesin bir bilgi yok.
Üç
ne zaman başlarsa şevket abinin karate
kursları, işte o zaman icat edilir festivallerden ödülle ayrılan macar
yapımları. pardesümü giymeden, mavi pijamalarımla sokağa çıkıyorum. insanlar
kucağıma kurduğum yumruklara bakıyor ve fena halde sabah oluyor.eve dönüp
süratle bir araba kazasına giyiniyorum.
-haberlere çıkan adam kısa saçlı bağırıyor:
“bir daha insaniyetlik yaparsam otobüs
çarpsın”-
en büyük asker otogar’dan havaya doğru
yükseldi ve rastladığım bütün behçet bey’ler ölü. bugün, beni eve döndüremeyecek
bazı sebeplerim var. okulda yaslandığım taş duvar adını bilmediğim selçuklu
sultanını teneffüslerde ağlatıyor.
burada zamanı çok olan bir çocuk
kilosunu ve kahkahasını öğreniyor.
Dört
bir dakikalık saygı duruşundan mağlup
döndüm.
seher şeniz geçti sokaktan, cahide sonku.
kılıcımı havaya kaldırırken saatime baktım
ve evet, işte.. ”yenecem seni bolu.”
ben hâlâ telefon kulübelerinden çıkıp
üzülüyorum.
medine’de bir yanlışlık oldu,
art arda on iki tane fassbinder filmi
izliyorum.
21. yüzyılda lirik şiir yazılır mı?
“yazılır mı ulan” diyorum.
cevap bulabilmek için gördüğüm ilk yirmi
dört yaşıma
sakallarımla giriyorum.
-dışarı çıkınca karşılaştığım herhangi bir
insana:
:“acaba 04.06.1989’u hatırlıyor musunuz?”
artık hafta sonları da evde oturuyorum.
KONJONKTÜR
GEREĞİ YOK OLMALIYIZ
Yukarıdan aşağı dans Bunun polisle ilgisine
kim
Hişşleyecek hatıramı günlerden Salı her yer
fevkalade
Amcamlar içinde eski bir düşüm Bu
suyosunlarında dolaşan
Yengeçlere ilişkin kopardın Kafamdan
hipodromları yırtıcı
Büyük kuşlar eşliğinde Konserveler
gürültüsüz beton zeminlere
Gün günden bir poşet çilek ile Yemin ederim
hiç başlamamış
Bahçelerde yumruklar içinden Bunlar hep
radikal söylem
Ağzının kenarı öyle olmamalı Dışarıdan
bakınca uzanmış
Oluyorsun şimdiden dizlerin Tamdır
meridyenler boylamlar
Dünyanın yapı ve kadastroları Yanıbaşında
tamam yahu
Biliyorum tabii ki hep solipsist Şeyler
yüzünden içkin olanın
Neresinden başlayalım eleştiriye Yavrucuğum
ben nasıl bir dünya
Derken sen nereden hodbinlik Ama yapıyorsun
ben sana tanpınar
Romanlarından 3t1 eve maddi Durumumuz
yokken senin ne işin var
Dövmeli adamların memleketinde Aslında bu
sözlerimle birazcık
Frig sanatını da etkilemiş Oluyorum uykunun
indirdiği tokat üstüne
Beyaz
Manto, Sayı: 20, Temmuz 2014
MOHAÇ
SAVAŞINDA BIYIKSIZ BİR ADAM
Bir
Ben bir vakitler kitapsız Slovak şairleri
görürdüm.
Üzerimde battaniye olurdu leğen kemiklerimi
sayardım.
Onu gördüm. Çılgın bilim adamlarıyla deneye
koştum. Yüzmek öğrendim.
Hem söyler misin dedim bebeğim inerse Alman
Reis-i Cumhurları bu gece,
Hangi trene yetiştiririz kazamızı ve nasıl
paklar bizi söz gelimi bir uçan tekme.
İki
Vücudunun çeşitli yerlerinden gülelim
otobüsler olsun
Dünyanın hiçbir Sturm Graz’ı gelmesin
çıkmayalım idmanlara
İşbu yumruğu da göğsüme kabul ettim
tartışabiliriz
Bir problem olursa Norveç düzeltir aramızı
sen telaş yapma
Evde oturup ıslahat yapalım yamulalım
inkılaplarla
Abdülhamid alışık değildir sakın ha sakın
sofrada bağırma
Komşular duyarsa geç gelir yemeğe birinci
ve ikinci meşrutiyet
Araplar da arkamızdan vurayazar bizi öyle
söyler tarihçi ekseriyet
Üç
bir salinger öyküsü üzre denize bakmağa
gitmek.
ya ben bu cümlelerin.. ne bileyim işte
bunu söylemek için barınacak bir yer yoktu
ama seni temin ederim incinmişti aşil tendonum ve yürüdükçe sekban-ı cedid basıyordu eklemlerimi otobüslere binerken
tuhaf bir dünya işte anlamadık bütün sumo güreşçileri toplanmıştı etrafımıza
biz onları bir şeylerin mutlak alameti saydık kargamış da bir ağaç kırılırdı o
zaman kırılmasın mı? çiçek desenli bir halının üzerinde uzanırken bir şeyi
açıklığa kavuşturmamız gerekiyordu ve tam o ağır çekim kavuşturma esnasında florans lambalardan biri tek başına ah
sönmüştü ve ben bu işe nasıl içerlemiştim eğilip ayak parmaklarımı yakmıştım…
çok sonraları şu oldukça fransız bayanı bir kere daha düşünürsek diyorum
bebeğim ya da:
Bir gün çok kuvvetli Fransızcamız olur da
fondue yersek
Sevişmeden önce geri alırsak saatleri
Ve gidersek eklem bacaklıların sebil olduğu
adalara..
Çömelip bir kibrit yaktıktan sonra
ağlayarak bakar mıyız Darwin amcaya?
Dört
Ben Mohaç savaşında bir adam. Immanuel Kant
ile aynı boydayım.
O gencadamı hezarpare olmadan bilhassa
ellerimle kurtarmalıyım.
Kendime en çok cumartesi geceleri sıfır üç
onbeşte yakışıyorum,
Belirtmeden bitiremem hiçbir fotoğrafta
yetenekli genç şair çıkmıyorum
"Heves"
dergisi, son sayı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder