(5 Kasım 1956,
Sarıkamış / Kars - )
Şair ve yazar. İlk ve orta öğrenimini Sarıkamış'ta tamamladı. 1980
yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Mersin, Adana,
Fethiye ve Kuşadası’nda çeşitli bankalarda yöneticilik ve müdürlük yaparak emekliye
ayrıldı. Emekli olduktan sonra bir süre
Fethiye’de otel işletti. 2005-2014 yılları arasında Ölüdeniz Belediyesi’nde
Sanatevi Müdürü olarak çalıştı, Ölüdeniz’i bir sanat beldesi yapmak için gayret
gösterdi. Muğla, Fethiye'de yaşıyor; evli ve üç çocuk babası.
İlk şiiri, Mersin'de yayınlanan Senfoni dergisinde çıktı. Şiirleri ve yazıları Adana Çağdaş Yaşam, Afrodisyas Sanat, Aykırı Sanat, Edebiyat Güncesi, İlkyaz, İzmir İzmir, Lacivert, Maki, Söylem, Şiir Defteri, Tay, Tını, Turunç, Yeni Adana vb. gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Şiirlerinde hayata ve olaylara esprili bir bakış açısıyla bakmasını bilmiştir. Duru ve akıcı bir Türkçe'yi başarı ile kullanmıştır. Yazılarında, şiirin temel sorunlarına eğilmiştir.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Taramak Gökyüzünü (1993, Tını Yayınları; 2. Basım:
1994)
& Bizim Olan Ne Var Ki (1996, Toplumsal Dönüşüm Yayınları)
& Aklımda Sen (2002, Atadost Yayınları:27)
& Çizgi (Seçme Şiirler; 2007, Land of Lights
Yayıncılık, Fethiye)
& Beni Zamansız Bırak (2007, Land of Lights Yayıncılık,
Fethiye)
& Beni Zamansız Bırak (Toplu Şiirler; 2010, Sone Yayınları,
İst., 144 s.)
& Pılı Pırtı Şiirler (2012, Bence Kitap, 90 s.)
Anlatı Kitapları:
& Sözcükler de Ölür (2009, Sone Yayınları, İst., 86 s.)
& Kolay Görünen Zor: Şiir (2012, Bence Kitap,
106 s.)
Kaynaklar:
A http://www.coskunkarabulut.com/
Şiirlerinden
Seçmeler:
ABBAS
ben sana değil
beni sana getiren
yollara vurgunmuşum
meğerse
bana yine yol göründü
hadi eyvallah
ACELE
zamanı gelince
göstereceğim sana
diyordu
dayanamadı
zamanı gelmeden gösterdi
AKLIMDA
SEN
sen bir okyanussun
duruyorsun orada
tertemiz, mavi
ben
güneşin erittiği karsuyu
geliyorum sana doğru
delidolu
bozbulanık çamurlarla beraber
olur ya
uçup gidersem
ulaşamadan sana
kaybedersem yolumu ya da
gökyüzüne bak arada
bir bulut göreceksin
hüzün yüklü ve yalnız
iki damla gözyaşını getirmiş
zor bela
iyice bak şaşacaksın
masmavi!...
AŞK
aşk birinin
yerçekimini unutup
uçmaya kalkışmasıdır
sonra
kafa göz dümdüz
yürek külhışır
AŞK
DÖNÜMÜ
neden geceye bırakılır iş
ve hep
karanlıkta atılır
doğacak çocukların ilk harcı
ruhlarına işliyor karanlık
bir özlem mi duyuyorlar nedir
direkleri yakıyorlar
lambaları kırıyorlar
her yanda
sonra
sonra ülkem kapkaranlık
diyorum ki
gün doğarken sevişmeli
öyle dört nala falan değil hem
usul usul
adam gibi
güneşi sindire sindire
gelsin sonra beyinleri pırıl pırıl
güneş yüzlü çocuklar
ne dersiniz
bir de böyle denesek
yetti artık
ikide bir karanlık
ikide bir karanlık
BEN
OLMAZSAM
sevgiyle anlam kazanır
denizin mavisi
ilkyazda yeşillere bürünmesi doğanın
sevgili varsa güzeldir
eylül'de hüzünlenmek
savrulan yaprakların ardından
sen olmazsan
ne fırtına ne rüzgar
dalgaların kayalara vurması
ne de ay, yıldızlar ve güneş
hıçkırarak ağlaması bulutun
sesi çıkmaz yetimlere dönerler
anlamı yok sevgisiz
ne doğanın ne senin
ben olmazsam sevgi de yok
güzelim
BENİ
ZAMANSIZ BIRAK
çok mu zordu paylaşmak
yıktın da koca bir zamanı sırtıma
bakıyorsun umarsız
gücüm yetmiyor sensiz
ya gel gir içine zamanın
ya da çek al sırtımdan
beni zamansız bırak
yoruldum
(B)OYUNCU
Böyle bükük bırakıp gittiğin boynumu
El alem dik görsün diye bir ömür
Kaç ömür tükettim biliyor musun
Biriktirdiğim vazgeçmelerimden
Yeni bir boyun yaratmak için
EMEKLİ
ELEK
unumu eleyip
eleği astım duvara
yılların eleği alışmış
ne bilsin unun bittiğini
sarsılıp düşüyor duvardan
içinde un var misali
elermiş gibi yapıyorum arada
sonra yeniden duvara
maksat gönül koymasın
GÖR’ÜŞ
seni ilk gör’düğüm zaman
elim ayağım titremişti
zamanla alışıyor insan
daha nicelerini gör’düm sonra
gör’ülmeden iş yapmıyor hiç kimse
gözlerini toprak doyursun
götürüyorlar memleketi
göz gör’e gör’e
İNCİR
ÇEKİRDEĞİ
dünyanın en küçük şeyiymiş gibi
küçümsenir nedense hep
incir çekirdeği
nice insanlar bilirim oysa
bütün dünyaları
bir incir çekirdeğini bile
doldurmayan
İNSAN
OLMAK NE GÜZEL
ölümü bile bile insanın
yaşamı şölene dönüştürmesi
ne güzel
doğan çocuğuna sevinmesi
şerbet içerek kutlaması
ilk dişi çıktığında
diş hediği döküp
okuma bayramında
kırmızı kordela takması
askere gidişinde
sünnetinde nişanında
kızını gelin edişinde
düğün dernek yapması
yaşamın her anını
şölene çevirmesi
ne güzel
sonra aşık olması
sevdiğini kıskanması
yemeden içmeden kesilip
günlerce hasta yatması
ölümü bile bile insanın
sevdiğine kavuşunca
sevinçten havaya uçması
ne güzel
büyüklerin ellerinden
küçüklerin gözlerinden
dostlarının yanağından
sevdiğinin tam alnından
öpmelerden bile
anlamlar yaratması
ne güzel
sevinçleri, acıları
dostlarıyla ekmeğini paylaşması
acından öleceğini bilse
namerde minnet etmeden
dimdik durması insanın
ne güzel
anasına atasına
öldükten sonra da sahip çıkması
yedisi, kırkı, elli ikisi
her fırsatta dua edip
ölümü de yaşama dahil etmesi
ölümü bile bile insanın
yaşamı şölene dönüştürmesi
ne güzel
KENDİME
NASİHAT
"düşmem" deyip efelenme
bir gün gelir
düşersin
düştüğünde
tam da düştüğün yerden
yine kendi ellerinle kalkacaksın
ellerini korumayı
unutma
el aman dileme sakın
ne eş dost
ne çoluk çocuk
aman ha
kaldırsınlar diye
ellerini verme sakın kimseye
kaldırmak şöyle dursun
kollarını taa kökünden kopartırlar
ömrü billah kalkamazsın
yerinden
bir de
düştüğünü belli etme kimseye
bir şeyleri arar gibi oyalan
bir halt var zannedip
merak edip
dursunlar
ÖPMEK
ZAMANI
" zaman geçmiyor"
diyordu
"öpeyim geçer" dedim
Geçmiş
Şİ/F/İRİ
KARANLIK
gülüp geçersiniz siz
gün ışığında okuduğunuz
şiirlerime
oysa ben
şi/f/iri karanlıklarda yazmışımdır
onları
kimse görmesin diye
ağladığımı
ZIRNIK
bütün kokuları senden öğrendim
her kokuyu koklattın da bana
nedense hiç
zırnık koklatmadın bugüne kadar
hayret
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder