(23 Haziran 1901,
İstanbul - 24 Ocak 1962, İstanbul)
Annesi Nesime Bahriye Hanım, babası kadı Hüseyin Fikri
Efendi. Babasının görevi nedeniyle Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya’da
bulundu. Annesi 1916 yılında bir yolculuk sırasında hastalanıp Musul’da tifüsten
ölür. Bu dolaşım yüzünden öğrenim hayatı çeşitli il ve okullarda geçti. İlk
öğrenimine İstanbul’da Ravza-i Maarif
ibtidaî mektebinde başlayarak Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde okudu. Lise
öğrenimini Vefa, Kerkük ve Antalya sultânîlerinde yaptı. Lise öğrenimini
Antalya’da tamamlayan Ahmet Hamdi yüksek öğrenim yapmak düşüncesiyle 1918
yılında İstanbul’a geldi. Bir süre Râmi ve Kasımpaşa taraflarındaki
akrabalarında kaldıktan sonra Baytar Mektebi’ne kaydoldu. Burada bir yıl kadar
kalıp 1919 yılında Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Önce tarih, daha sonra felsefe
bölümüne devam etmek istediyse de, Yahya Kemal’in edebiyat bölümünde hoca
olduğunu öğrenince orayı seçti.
Yahya Kemal’in öğrencisi ve bir süre sonra dostu olmak,
Ahmet Hamdi’nin edebi ve fikri gelişmesinde bir devir açar. Ahmet Hamdi şiirin
ve milli kültürün değerlerini Yahya Kemal ile tanıdı. Ahmet Hamdi Divan
şiirinin büyük üstadlarından Bâki, Nefî,
Nailî, Nedim ve Şeyh Galib’i onun rehberliğinde tanıdı ve sevdi. Yahya Kemal,
1921 yılı nisanında Dergâh mecmuasını
çıkarmaya başlayınca çevresindeki gençlerin, bu arada Ahmet Hamdi’nin
yazılarına mecmuada yer verdi. Ahmet Hamdi’nin yayımlanan ilk şiiri 1920
yılında Celal Sâhir Erozan’ın bir şiir ve hikâye mecmuası şeklinde yayınladığı
seriden Altıncı Kitab’daki Musul Akşamları adlı manzumesidir.
Hasan Âli Yücel, Necmeddin Halil Onan, Halil Vedat
Fıratlı, Mustafa Nihad Özön, Rıfkı Melûl Meriç ve Mükrimin Halil Yinanç ile
olan arkadaş çevresi, daha sonra Dergâh’da Ali Mümtaz Arolat, Hasan Rasim Us,
Hüseyin Avni Şanda, Nurullah Ataç ve Ahmet Kutsi Tecer ile genişler. Dergâh’da
iken Ahmet Haşim ve Yakup Kadri’yi de tanır.
Ahmet Hamdi, Şeyhî’nin Husrev u Şirin mesnevisi hakkında hazırladığı tezle 1923 yılında
Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. Aynı yıl Erzurum Lisesi’nde başladığı edebiyat
öğretmenliği görevini (1923-1924) Konya Lisesi (1925-1927), Ankara Lisesi (1927),
Gazi Terbiye Enstitüsü (1930-1932) ve İstanbul Kadıköy Lisesi’nde (1932)
sürdürdü. 1933 yılında Ahmet Haşim’in ölümü üzerine Güzel Sanatlar Akademisi’nde
boş kalan sanat tarihi öğretmenliğine ek görevle getirildi, daha sonra 1934
yılında bu göreve asli olarak atandı. Bu görevlere daha sonra Akademi’nin
estetik ve mitoloji öğretmenliği de eklendi. Bir süre Amerikan Koleji’nde
Türk edebiyatı dersi okuttu. 15 Kasım 1939’da Tanzimat Fermanı’nın ilanının
yüzüncü yılı dolayısıyla İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nde açılan kürsüye Yeni Türk Edebiyatı profesörü olarak atandı.
1942-1946 yılları arasında TBMM’nde Maraş Milletvekili olarak görev yaptı.
1946 yılında milletvekilliğinin son bulmasından sonra bir süre Milli Eğitim Baktanlığı
müfettişliği ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde estetik hocalığı yaptı. 1949 yılında
İstanbul Üniversitesi’ndeki kürsüsüne geri döndü. 1953 yılında Fransa, Belçika,
Hollanda, İngiltere, İspanya ve İtalya’yı kapsayan altı aylık bir Avrupa gezisi
yaptı. 1955 yılında Filmoloji Kongresi azası olarak Paris’e gitti. 1959 yılında
Fransa, İngiltere, İsviçre ve Portekiz’de bir yıl kaldı. 24 Ocak 1962’de kalp
krizinden ölünceye kadar İstanbul Üniversitesi’ndeki görevini sürdürdü.
Tanpınar, ilk kez 1945’te basılan ‘Beş Şehir’ kitabında
doğal, tarihsel ve kültürel dokusuyla İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve
Erzurum’u anlatıyor. Kitabında okurları şehirlerin dışından içine ve içinden
dışına doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
“Huzur”, ilk olarak 22 Şubat - 2 Haziran 1948 tarihleri
arasında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildi.
Şiirleri ve yazıları 1920 yılından başlayarak Ağaç, Aile, Akademi-Fikir hareketleri, Altıncı
Kitab, Anayurt, Cumhuriyet, Dergâh, Esi, Görüş, Gün, Hayat Mecmuası, Her Ay, İlkbahar,
İstanbul, İz, Küçük Dergi, Kültür Haftası, Milli Mecmua, Mülkiye mecmuası, Oluş,
Ölçü, San’at ve Edebiyat, Şadırvan, Şebab, Tan, Tasvir, Tasvir-i Efkâr, Tercüme
mecmuası, Ufuklar, Ulus, Ülkü, Varlık, Yeditepe, Yeni İstanbul, Yeni Türk, Yeni Ufuklar gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitabı:
&
Şiirler (1961, Yeditepe Yayınları, İst.; YKY’de
Birinci basım: 1999, İst., 90 s.; Kitap Editörü: Birhan Keskin; Oğuz Demiralp’in
“Tanpınar’ın0 Şiirleri İçin Önsöz Arayışı” başlıklı yazısıyla)
Romanları:
&
Huzur (1949, Remzi Kitabevi Yayınları,
İst.; YKY’de Birinci basım: 2000, İst., 442 s.)
&
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961)
&
Sahnenin Dışındakiler (Tefrika: 1950; 1973)
&
Mahur Beste (Tefrika: 1944; 1975)
&
Aydaki Kadın (1987, Adam Yayınları, İst.)
Hikâye Kitapları:
&
Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1942)
&
Yaz Yağmuru (1956)
Deneme Kitapları:
&
Beş Şehir (1945; YKY’de Birinci basım: 2000,
İst., 364 s.; Eleştirel basıma hazırlayan: Fatih Andı)
&
Mücevherlerin Sırrı (Deneme-söyleşi; 2002, YKY, İst.)
Diğer kitapları:
&
Tevfik
Fikret Antolojisi Hayatı, Şahsiyeti, Şiir ve Eserlerinden Parçalar (1937)
&
Namık
Kemal Antolojisi (1942)
&
19.
Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949)
&
Yahya
Kemal (Monografi,
1962, YKY’de Birinci basım: 2001, İst., 166 s.)
&
İki
Ateş Arasında (Senaryo; 1999)
&
Tanpınar’ın
Mektupları (Hazırlayan:
Zeynep Kerman, Dergah Yayınları, İst., 276 s.)
&
Edebiyat Dersleri (Gözde Sağnak, Ali F. Karaosmanoğlu
ve Mehmet Çavuşoğlu’nun Ders Notları, Hazırlayan: Abdullah Uçman; 2002, YKY,
İst. 310 s.)
Hakkında
Yazılan Kitaplar:
&
Bir Gül Bu Karanlıklarda - Tanpınar Üzerine Yazılar -
Hazırlayanlar: Abdullah Uçman-Handan İnci (2002,
Kitabevi Yayınları, İst., 709 s.)
&
Zeynep
Bayramoğlu Huzursuz Huzur ve Tekinsiz Saatler - Ahmet Hamdi Tanpınar Üzerine
Tezler (2007, YKY, İst., 196 s.)
& Mehmet Kurtoğlu, Hasret ve Azap (Tanpınar'da Şehir ve
Kadın) (2015, Çizgi Kitabevi, İst., 127
s.)
Kaynaklar:
A Abdullah Özkan – Refik Durbaş,
Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 1, 1999, Boyut Dosya Yayınları,
İst., s. 84-89
A Bir Gül Bu Karanlıklarda-Tanpınar Üzerine
Yazılar / Hazırlayanlar:
Abdullah Uçman-Handan İnci /
2002, Kitabevi Yayınları, İst., 709 s.
Hakkında
Yazılan Yazılar:
1 Tahir
Abacı, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Nâzım Hikmet’in Benzer Yazgıları, Yasakmeyve,
Sayı: 1, Şubat-Mart 2003, s. 72-78
Şiirleri
Hakkında Yazılan Yazılar:
1
Cahit
Tanyol-Ahmet Hamdi Tanpınar Hakkında, Aramak, Sayı:5, Ağustos 1939, s. 6-11
1
İbrahim
Zeki Burdurlu-Ahmet Hamdi Tanpınar ve Şiiri, Ülkü, Sayı: 37, Ocak 1950, s.
18-20
1
Mehmet
Kaplan-’’Bir Gül Bu Karanlıklarda’’, Türk Yurdu, Sayı:294, Mart 1961, s.1-4
1
Fikret
Âdil-Şair ve Çevresi, Yeni İstanbul, 7, 8 Mart 1961
1
Suut
Kemal Yetkin-Bir Şiir Dünyası, Türk Dili, Sayı:115, 1 Nisan 1961, s.433-434
1
Necati
Cumalı-Tanpınar’ın Şiirleri, Varlık, Sayı;548, 15 Nisan 1961, s.153-157
1
Fikret
Ürgüp-Şair, Yeditepe, Sayı:43, Temmuz 1961, s.4
1
Oktay
Akbal-Kara Atlar, Vatan, 25 Ocak 1962
1
Ahmet
Muhip Dıranas-Tanpınar, Zafer, 27 Ocak 1962
1
Melih
Cevdet Anday-Ahmet Hamdı Tanpınar, Yeditepe, Sayı:56, 1-15 Şubat 1962, s.3
1
Ahmet
Muhip Dıranas-Yine Tanpınar, Zafer, 3 Şubat 1962
1
Hüsamettin
Bozok-Bir Kitabın Hikâyesi, Yeditepe, Sayı:56, 1-15 Şubat 1962, s.9-10
1
Birol
Emil-Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk Yurdu, C.III, Sayı:5, Ağustos 1962, s.49-50
Şiirlerinden
Seçmeler:
BURSA'DA
ZAMAN
Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü
Bir rüyâdan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden;
Ovanın yeşili, göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhîsi.
Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyânın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü: Bir fecrin zafer aynası
Muradiye: Sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.
Bu hayâlde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler,
Gümüş aydınlıkta serviler, güller,
Serin hülyasiyle çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir âvize Bursa'da zaman.
Yeşil Türbesi’ni gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin sâf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde.. Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk.
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm, bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı büyük cetlerin
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
“Şiirler”
BÜTÜN
YAZ
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede...
Sen zambaklar kadar beyaz
Ve ürkek bir düşüncede,
Sanki mehtaplı gecede,
Hülyan, eşiği aşılmaz
Bir saray olmuştu bize;
Hapsolmuş gibiydim bense,
Bir çözülmez bilmecede.
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede.
“Şiirler”
HATIRLAMA
Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
Rüyâların kadar sade, güzeldin,
Başbaşa uzandık günlerce ıslak
Çimenlerinde yaz bahçelerinin.
Ömrün gecesinde sükûn, aydınlık
Boşanan bir seldi avuçlarından,
Bir masal meyvası gibi paylaştık
Mehtabı, kırılmış dal uçlarından.
“Şiirler”
HER
ŞEY YERLİ YERİNDE
Her şey yerli yerinde; havuz başında
servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda
durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir
uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış
evi.
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi,
bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların
arasından
Büyülenmiş bir ceylân gibi bakıyor
zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak
yaprak
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu-
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve
serin
Hazların âleminde yumulmuş
kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle
sonu.
Belki rüyâlarındır bu tâze açmış
güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların
tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların
sesinde,
Rüyâsı ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
Her şey yerli yerinde bir dolap
uzaklarda
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor
durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki
maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor
rüzgârda.
“Şiirler”
KARIŞAN
SAATLER İÇİNDE
Karışan saatler içinde hâtırana
Bazı sabahlarla ikindiler yan yana,
Değişik gülleri sanki tek bir
baharın;
Bâkir hülyasiyle beyaz ve ürkek
yarın,
O sükût bahçesi, ufkunda kuş yerine
Hasret kanat çırpar düşünen
ellerine...
Hep aynı nağmede çılgın dolaşan
yaylar,
Bir yıldız kervanı gibi haftalar,
aylar
Hep aynı hayâlin peşinde bu yolculuk,
Hep gül yangını ve bahar sıtması
ufuk...
Tenha bir ucunda gecenin bir sır
gibi
Fısıldanan adın kardeş, dost ve
sevgili,
Durgun havuzların süsü ten rengi
çiçek
Bir mevsim cümbüşü içinde süzülerek
Ömrün gecesinde ve kader rüzgârında
Bir ürperme olur çıplak
omuzlarında...
“Şiirler”
NE
İÇİNDEYİM ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
“Şiirler”
SABAH
Serin rüzgârlara pencereni aç!
Karşında fecirle değişen ağaç,
Bak, seyret ağaran rengini ufkun
Mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
Bırak saçlarınla oynasın rüzgâr,
Gümüş çıplaklığı bir başka bahar
Olan vücudunu ondan gizleme.
Ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
Esîrden dudaklar okşasın sevsin
Mademki geceden daha güzelsin!
“Şiirler”
SELÂM
OLSUN
Selâm olsun bizden güzel dünyaya
Bahçelerde hâlâ güller açar mı
Selâm olsun sonsuz güneşe, aya
Işıklar, gölgeler suda oynar mı
Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına
Hasretiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı
Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan
Dönmiyen gemiler olduk açıktan,
Adımızı soran, arıyan var mı
“Şiirler”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder