2 Mart 2016 Çarşamba

AHMET HAMDİ TANPINAR


(23 Haziran 1901, İstanbul - 24 Ocak 1962, İstanbul)


Annesi Nesime Bahriye Hanım, babası kadı Hüseyin Fikri Efendi. Babasının görevi nedeniyle Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya’da bulundu. Annesi 1916 yılında bir yolculuk sırasında hastalanıp Musul’da tifüsten ölür. Bu dolaşım yü­zün­den öğrenim hayatı çeşitli il ve okullarda geçti. İlk öğrenimine İstanbul’da Ravza-i Maarif  ibtidaî mektebinde başlayarak Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde okudu. Lise öğrenimini Vefa, Kerkük ve Antalya sultânîlerinde yaptı. Lise öğrenimini Antalya’da tamamlayan Ahmet Hamdi yüksek öğrenim yapmak düşüncesiyle 1918 yılında İstanbul’a geldi. Bir süre Râmi ve Ka­sımpaşa taraflarındaki akrabalarında kaldıktan sonra Baytar Mektebi’ne kaydoldu. Burada bir yıl kadar kalıp 1919 yılında Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Önce tarih, daha sonra felsefe bölümüne devam etmek istediyse de, Yahya Kemal’in edebiyat bölümünde hoca olduğunu öğre­nince orayı seçti.
Yahya Kemal’in öğrencisi ve bir süre sonra dostu olmak, Ahmet Hamdi’nin edebi ve fikri gelişmesinde bir devir açar. Ahmet Hamdi şiirin ve milli kültürün değerlerini Yahya Kemal ile tanıdı. Ahmet Hamdi Divan şiirinin büyük üstadlarından  Bâki, Nefî, Nailî, Nedim ve Şeyh Galib’i onun rehberliğinde tanıdı ve sevdi. Yahya Kemal, 1921 yılı nisanında Dergâh mecmuasını çıkarmaya başlayınca çevresindeki gençlerin, bu arada Ahmet Hamdi’nin yazılarına mecmuada yer verdi. Ahmet Hamdi’nin ya­yımlanan ilk şiiri 1920 yılında Celal Sâhir Erozan’ın bir şiir ve hikâye mecmuası şeklinde ya­yın­ladığı seriden Altıncı Kitab’daki Musul Akşamları adlı manzumesidir.
Hasan Âli Yücel, Necmeddin Halil Onan, Halil Vedat Fıratlı, Mustafa Nihad Özön, Rıfkı Melûl Meriç ve Mükrimin Halil Yinanç ile olan arkadaş çevresi, daha sonra Dergâh’da Ali Mümtaz Arolat, Hasan Rasim Us, Hüseyin Avni Şanda, Nurullah Ataç ve Ahmet Kutsi Tecer ile genişler. Dergâh’da iken Ahmet Haşim ve Yakup Kadri’yi de tanır.
Ahmet Hamdi, Şeyhî’nin Husrev u Şirin mesnevisi hakkında hazırladığı tezle 1923 yılında Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. Aynı yıl Erzurum Lisesi’nde baş­ladığı edebiyat öğretmenliği görevini (1923-1924) Konya Lisesi (1925-1927), Ankara Lisesi (1927), Gazi Terbiye Enstitüsü (1930-1932) ve İstanbul Kadıköy Li­sesi’nde (1932) sürdürdü. 1933 yılında Ahmet Haşim’in ölümü üzerine Güzel Sa­natlar Akade­misi’nde boş kalan sanat tarihi öğretmenliğine ek görevle getirildi, daha sonra 1934 yılında bu göreve asli olarak atandı. Bu görevlere daha sonra Akademi’nin estetik ve mitoloji öğretmen­liği de eklendi. Bir süre Ameri­kan Koleji’nde Türk edebiyatı dersi okuttu. 15 Kasım 1939’da Tanzimat Fermanı’nın ilanının yüzüncü yılı dolayısıyla İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde açılan kürsüye Yeni Türk Edebiyatı profesörü olarak atandı. 1942-1946 yılları arasında TBMM’nde Maraş Milletvekili olarak gö­rev yaptı. 1946 yılında milletvekilliğinin son bulmasından sonra bir süre Milli Eğitim Baktanlığı müfettişliği ve Güzel Sanatlar Akademisi’nde estetik hocalığı yaptı. 1949 yılında İstanbul Üniversitesi’ndeki kürsüsüne geri döndü. 1953 yılında Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İspanya ve İtalya’yı kapsayan altı aylık bir Avrupa gezisi yaptı. 1955 yılında Filmoloji Kongresi azası olarak Paris’e gitti. 1959 yılında Fransa, İngiltere, İsviçre ve Portekiz’de bir yıl kaldı. 24 Ocak 1962’de kalp krizinden ölünceye kadar İstanbul Üniversitesi’ndeki göre­vini sürdürdü.
Tanpınar, ilk kez 1945’te basılan ‘Beş Şehir’ kitabında doğal, tarihsel ve kültürel doku­suyla İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve Erzurum’u anlatıyor. Kitabında okurları şehirlerin dışından içine ve içinden dışına doğru bir yolculuğa çıkarıyor.
“Huzur”, ilk olarak 22 Şubat - 2 Haziran 1948 tarihleri arasında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildi.
Şiirleri ve yazıları 1920 yılından başlayarak Ağaç, Aile, Akademi-Fikir hareketleri, Altıncı Kitab, Anayurt, Cumhuriyet, Dergâh, Esi, Görüş, Gün, Hayat Mecmuası, Her Ay, İlkba­har, İstanbul, İz, Küçük Dergi, Kültür Haftası, Milli Mec­mua, Mülkiye mecmuası, Oluş, Ölçü, San’at ve Edebiyat, Şadırvan, Şebab, Tan, Tasvir, Tasvir-i Efkâr, Tercüme mecmuası, Ufuklar, Ulus, Ülkü, Varlık, Yeditepe, Yeni İs­tanbul, Yeni Türk,  Yeni Ufuklar  gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. 
Yapıtları:
Şiir Kitabı:
& Şiirler (1961, Yeditepe Yayınları, İst.; YKY’de Birinci basım: 1999, İst., 90 s.; Kitap Editörü: Birhan Keskin; Oğuz Demiralp’in “Tanpınar’ın0 Şiirleri İçin Önsöz Arayışı” başlıklı yazısıyla)
Romanları:
& Huzur (1949, Remzi Kitabevi Yayınları, İst.; YKY’de Birinci basım: 2000, İst., 442 s.)
& Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961)
& Sahnenin Dışındakiler (Tefrika: 1950; 1973)
& Mahur Beste (Tefrika: 1944; 1975)
& Aydaki Kadın (1987, Adam Yayınları, İst.)
Hikâye Kitapları:
& Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1942)
& Yaz Yağmuru (1956)
Deneme Kitapları:
& Beş Şehir (1945; YKY’de Birinci basım: 2000, İst., 364 s.; Eleştirel basıma hazırlayan: Fa­tih Andı)
& Mücevherlerin Sırrı (Deneme-söyleşi; 2002, YKY, İst.)
Diğer kitapları:
& Tevfik Fikret Antolojisi Hayatı, Şahsiyeti, Şiir ve Eserlerinden Parçalar  (1937)
& Namık Kemal Antolojisi (1942)
& 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949)
& Yahya Kemal (Monografi, 1962, YKY’de Birinci basım: 2001, İst., 166 s.)
& İki Ateş Arasında (Senaryo; 1999)
& Tanpınar’ın Mektupları (Hazırlayan: Zeynep Kerman, Dergah Yayınları, İst., 276 s.)
& Edebiyat Dersleri (Gözde Sağnak, Ali F. Karaosmanoğlu ve Mehmet Çavuşoğlu’nun Ders Notları, Hazırlayan: Abdullah Uçman; 2002, YKY, İst. 310 s.)
      Hakkında Yazılan Kitaplar:
& Bir Gül Bu Karanlıklarda - Tanpınar Üzerine Yazılar - Hazırlayanlar: Abdullah Uç­man-Handan İnci (2002, Kitabevi Yayınları, İst., 709 s.)
& Zeynep Bayramoğlu Huzursuz Huzur ve Tekinsiz Saatler - Ahmet Hamdi Tanpınar Üzerine Tezler (2007, YKY, İst., 196 s.)
& Mehmet Kurtoğlu, Hasret ve Azap (Tanpınar'da Şehir ve Kadın) (2015, Çizgi Kitabevi, İst., 127 s.)
      Kaynaklar:
A  Abdullah Özkan – Refik Durbaş, Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 1, 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., s. 84-89
A   Bir Gül Bu Karanlıklarda-Tanpınar Üzerine Yazılar / Hazırlayanlar: Abdullah Uç­man-Han­dan İnci / 2002, Kitabevi Yayınları, İst., 709 s.
      Hakkında Yazılan Yazılar:
1 Tahir Abacı, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Nâzım Hikmet’in Benzer Yazgıları, Yasakmeyve, Sayı: 1, Şubat-Mart 2003, s. 72-78
      Şiirleri Hakkında Yazılan Yazılar:
1 Cahit Tanyol-Ahmet Hamdi Tanpınar Hakkında, Aramak, Sayı:5, Ağustos 1939, s. 6-11
1 İbrahim Zeki Burdurlu-Ahmet Hamdi Tanpınar ve Şiiri, Ülkü, Sayı: 37, Ocak 1950, s. 18-20
1 Mehmet Kaplan-’’Bir Gül Bu Karanlıklarda’’, Türk Yurdu, Sayı:294, Mart 1961, s.1-4
1 Fikret Âdil-Şair ve Çevresi, Yeni İstanbul, 7, 8 Mart 1961
1 Suut Kemal Yetkin-Bir Şiir Dünyası, Türk Dili, Sayı:115, 1 Nisan 1961, s.433-434
1 Necati Cumalı-Tanpınar’ın Şiirleri, Varlık, Sayı;548, 15 Nisan 1961, s.153-157
1 Fikret Ürgüp-Şair, Yeditepe, Sayı:43, Temmuz 1961, s.4
1 Oktay Akbal-Kara Atlar, Vatan, 25 Ocak 1962
1 Ahmet Muhip Dıranas-Tanpınar, Zafer, 27 Ocak 1962
1 Melih Cevdet Anday-Ahmet Hamdı Tanpınar, Yeditepe, Sayı:56, 1-15 Şubat 1962, s.3
1 Ahmet Muhip Dıranas-Yine Tanpınar, Zafer, 3 Şubat 1962
1 Hüsamettin Bozok-Bir Kitabın Hikâyesi, Yeditepe, Sayı:56, 1-15 Şubat 1962, s.9-10
1 Birol Emil-Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk Yurdu, C.III, Sayı:5, Ağustos 1962, s.49-50

Şiirlerinden Seçmeler:

BURSA'DA ZAMAN

Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü
      Bir rüyâdan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden;
Ovanın yeşili, göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhîsi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
      Hâlâ bu taşlarda gülen rüyânın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü: Bir fecrin zafer aynası
Muradiye: Sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
      Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.
Bu hayâlde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler,
Gümüş aydınlıkta serviler, güller,
Serin hülyasiyle çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir âvize Bursa'da zaman.

Yeşil Türbesi’ni gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin sâf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde.. Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk.
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm, bu tılsımlı ebediyette,
      Belki de rüyâsı büyük cetlerin
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

“Şiirler”

BÜTÜN YAZ

Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede...
Sen zambaklar kadar beyaz
Ve ürkek bir düşüncede,
Sanki mehtaplı gecede,
Hülyan, eşiği aşılmaz
Bir saray olmuştu bize;
Hapsolmuş gibiydim bense,
Bir çözülmez bilmecede.
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede.

“Şiirler”

HATIRLAMA

Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
Rüyâların kadar sade, güzeldin,
Başbaşa uzandık günlerce ıslak
Çimenlerinde yaz bahçelerinin.

Ömrün gecesinde sükûn, aydınlık
Boşanan bir seldi avuçlarından,
Bir masal meyvası gibi paylaştık
Mehtabı, kırılmış dal uçlarından.

“Şiirler”

HER ŞEY YERLİ YERİNDE

Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi.

Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylân gibi bakıyor zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak

Biliyorum gölgede senin uyuduğunu-
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların âleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.

Belki rüyâlarındır bu tâze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyâsı ömrümüzün çünkü eşyaya siner.

Her şey yerli yerinde bir dolap uzaklarda
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgârda.

“Şiirler”

KARIŞAN SAATLER İÇİNDE

Karışan saatler içinde hâtırana
Bazı sabahlarla ikindiler yan yana,
Değişik gülleri sanki tek bir baharın;
Bâkir hülyasiyle beyaz ve ürkek yarın,
O sükût bahçesi, ufkunda kuş yerine
Hasret kanat çırpar düşünen ellerine...

Hep aynı nağmede çılgın dolaşan yaylar,
Bir yıldız kervanı gibi haftalar, aylar
      Hep aynı hayâlin peşinde bu yolculuk,
Hep gül yangını ve bahar sıtması ufuk...
Tenha bir ucunda gecenin bir sır gibi
Fısıldanan adın kardeş, dost ve sevgili,
Durgun havuzların süsü ten rengi çiçek
Bir mevsim cümbüşü içinde süzülerek
Ömrün gecesinde ve kader rüzgârında
Bir ürperme olur çıplak omuzlarında...

“Şiirler”

NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
                               
“Şiirler”

SABAH

Serin rüzgârlara pencereni aç!
Karşında fecirle değişen ağaç,
Bak, seyret ağaran rengini ufkun
Mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
Bırak saçlarınla oynasın rüzgâr,
Gümüş çıplaklığı bir başka bahar
Olan vücudunu ondan gizleme.
Ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
Esîrden dudaklar okşasın sevsin
Mademki geceden daha güzelsin!

“Şiirler”

SELÂM OLSUN

Selâm olsun bizden güzel dünyaya
Bahçelerde hâlâ güller açar mı
Selâm olsun sonsuz güneşe, aya
Işıklar, gölgeler suda oynar mı

Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına
Hasretiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı

Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan
Dönmiyen gemiler olduk açıktan,
Adımızı soran, arıyan var mı


“Şiirler”

Hiç yorum yok: