(1968, İstanbul - )
Tam adı Mustafa Muharrem Tüfekçi’dir. Mustafa
Muharrem, Talha Bedirhan imzalarını da kullandı. İlk ve ortaöğrenimini Bursa’da tamamladı.
1990 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü
bitirerek öğretmenliğe başladı. Ankara, Mardin ve Bursa’da çeşitli liselerde
çalıştı. Evli, iki çocuk babasıdır. Halen Bursa’da yaşıyor; evli ve iki çocuk
babasıdır.
Haftalık Ülke Dergisinde siyasal yazılar ile göründü (1996-97).
Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Aylık
Dergi, Dergâh, Dolunay, Hece, İlkyaz, İpek Dili, İtibar, Marmara, Mavera, Mim, Şiirden,
Türk Dili, Vivo vb. gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Ödülleri:
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
&
İsa’dan Önce Gül (1999, Hece
Yayınları, Ank., 68 s.)
&
Öç Terimleri (2002, Sır
Yayıncılık, Bursa, 63 s.)
&
Kemansız Kare (2006, Sır
Yayıncılık, Bursa, 95 s.)
&
Acemi Çisenti (2010, Hece
Yayınları, Ank., 64 s.)
&
Dikkat Köpük (2013, Okur
Kitaplığı, İst., 64 s.)
&
Yaprak Ahalisi (2016, İz
Yayıncılık, İst., 64 s.)
Deneme, İnceleme, Eleştiri Kitapları:
&
Şiirin Fiilleri
Hakkında
(2002, Sır Yayıncılık, Bursa, 80 s.; Genişletilmiş 2. Baskı: 2016, İz
Yayıncılık, İst., 118 s.)
&
Korkudan Yontulmuş
Bastonlar (2018,
İz Yayıncılık, İst., 130 s.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
EKSİ
SÜLEYMAN
benim belkıs ben örümceğin
kumla konuştuğu lisan
ses heybesini şeylere boşaltıp
yüzün uçabilecek yüksekliğini
bağışlayan serçeye
şarabın al kabilesi ve
bir şan değmemiş dudağı ekmeğin
seherin bu kaçıncı emri
bu böğürtlenin
bu kanın kekeme skeci
benim belkıs
ben su sâzendesi nisan
kim
eye gibi sürter içini kesemedikçe
geceye
kim
iliğinde müzevir bir gök için
tasvir akrepleri için
kelime için
söz için
yakamozu güvey veren bilmeceye
benim belkıs
ben geyik endişesi ben av
unutuşun bastonu
ökçeleri rüzgârdan yontulan sav
benim belkıs
ben kendimi yağmura
“çöl intihar etmez” hükmüne delil
diye asan
kapındayız ben ve mağara
yani kuşlar işaretin tekerlekleri
yani kavlimizin zenaati mutlak bora
sen beni kılıcı kör beyazlık san
benim belkıs
ben olmayan süleyman
“Öç
Terimleri” adlı kitabından
GAREZ
kuşlar gitti
yağmursa duruş alametleriyle dişi bir org
tıyneti edindi şehir
ve hiçbir kuşku bilmez öpüşmek nedir
nasıl bir dudaksızlık şavkı bu
sözcüklerin zangocu
incir için yedek peri
ıskartaya çıkmış bir ısırık elma için
hançer bahaneleri pazenin ve tülbendin
kuşlar gitti
ödlek vaadler vadisinde
bisiklete biniyor ümmi gece
bir babanın alnı kırış kırış
bir anne
saçların ilmine yuvalanarak
sunuyor sur ihtimalleri heybesini
geyiklere
bir kızdaki kar iniyor meleksiz
sönüyor bir çıra
künyelerin fesadına kanarak
kuşlar gitti
her ağaç
uzak gündüzler iblisini anarak
esnemesinden müzevir mevsimler silkeleyen
bir kadın
sayılır
kuşlar gitti
artık alnımız yetim şarkılara pusat kalır
bir us kıpkızıl kapanarak
üzümler öder mahşerler alır
kuşlar gitti
delinmeden saf ağrılar sepeti seher
tekme gibi vurmalı yabanlığı çisentiye
çarşıları yakmalı
elimizin batık kalyonlara kardeş
menekşe vezniyle
bir manolya koparıp bir şairi
öldürmeli
gülsek bile perçemi softa
ilgisizlikler
sarışın Bizans dengeleri
ve ayin
ağustos mızmız
yemin dilber
kuşlar gitti
kaç deniz varsa
çocuk başlarına dair hırçın menkıbe
kaç kemanı yalamaktan oluyorsa
gökteki pütürlerin oynadığı ganyan
orda namlulara sevgilim aç kediler sürmeli
“Öç
Terimleri” adlı kitabından
UYARI
dünyalı bir şey mi ellerinden edindiğim
yankı
elma düşüncesiyle, suyla tüylerimi onayan?
dans acizliği bize balkonda yağmurla isa,
denizi felsefenin ve zikrin başına koyan.
hatırla! ürkekliğimi kanıtlıyordu lale:
epik yanılgılar omuz vururken kabaca, şehir
bizi alfabenin o nobran faytonuna
kilitliyordu;
bizi lakap takınarak kabuslar, küller ve
şiir.
ben yürürdüm, ışıklar parçalarından tutup
sürüklerdi meydanlara bakış bahçeni.
genç kızlar olurdu pastel seyyah, yolun
yanağında!
uzak çimenler bir dua gibi tekrarlarken
seni.
seni, ey yazların o mayhoş santuru!
ey bir kediyi ağaçla konuşturan imlası kör
dil!
bir adım atsak menekşedeki yemine doğru
yüzünle başlardı su, siyah kaynarken
iskambil.
hatırla! kana kalkıyordu otobüsler,
kalbi durmuş harflerden, tellaklardan çok
sonra.
kana: lambaların mazeretini başka ne
süsler?
kana: kirpik destanlarına, mimozalara.
gözlerine ait bir vecize bu sabah, bütün
gök
savaşla pekmezin ilişkisi üstüne kuş
temsilleri:
bir tayı çözmüş, bir hırsı anlamış olacağız
çökertince gövdeyi dokunuşun o deli
zilleri.
Hece,
Sayı: 68
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder