21 Ekim 2016 Cuma

MİNE ÖMER


(10 Ağustos 1961, Larnaka / Kıbrıs - )


       Asıl adı Emine Ömer’dir. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı başladığı gün, Larnaka’da şehit olan Necmi Ali Kaya’nın (Necmi Çavuş) kızıdır. İlkokulu doğduğu kent Larnaka’da, liseyi Girne Anafartalar Lisesi’nde bitirdi (1979). Aynı yıl Bayrak Radyosu’nun haber spikerliği sınavını kazanarak Bayrak Radyo Televizyonu’nda memur olarak çalışmaya başladı.
       2007 yılında İzmir’de Alaz dergisini yayınladı. 2009 yılından bu yana Kurşun Kalem dergisini yayınlamaya başladı. Evli, bir çocuk annesi. İzmir’de yaşıyor. Edebiyatçılar Derneği, Egeli Kadın Yazarlar Platformu, KIBATEK ve Kadın Yazarlar Derneği üyesidir.
       Şiirlerini takma isimlerle, ilk yazılarını BRT yıllıklarında yayımladı. Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Afrodisyas Sanat, Akatalpa, Akköy, Alaz Edebiyat, Berfin Bahar, Cumhuriyet  Kitap, Çini Kitap, Denizsuyukasesi, Eliz Edebiyat, Gediz,  Hayal, İnsan- Zaman ve Mekan, Karşıyaka Karşıyaka, Kasaba Sanat, Kurşun Kalem, Mühür, Pygmilion (Kıbrıs), Sincan İstasyonu, Şehir, Şiiri Özlüyorum, Şiiristan, Varlık vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı. Bazı şiirleri İngilizce, Bulgarcaya ve Azericeye çevrildi.
Ödülleri: “İstanbul, Kalabalık Yalnızlık” şiiri 2006 yılında Ümraniye Belediyesince düzenlenen “İstanbul” konulu şiir yarışmasında mansiyon aldı. 2007 yılında Kar-Sav Vakfı ve Karşıyaka Belediyesinin ortaklaşa düzenledikleri Egeli Kadınlar Şiir Yazma Yarışmasında “Cellat” (Bağrıyanık Anılar) şiiri birinci seçildi.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Rüzgârın Kızı Değilim Artık (2002)
& Dünyamıza Bir Kıyı (2007, Etki/Dize Yayınları, İzmir, 48 s.)
& Düş İskelesi (2011, İlya Yayınları, İzmir)
& Sev Diyebiliriz Hâlâ (2016, Nezih-Er Yayınları, İzmir, 96 s.)  
       Öykü Kitapları:
& Gökyüzü Sevinci (2014, Nezih-Er Yayınları, İzmir)  
       Çocuk Kitapları:
& Gökyüzü Sevinci (2013, Nezih-Er Yayınları, İzmir)  
& Kınalı Kedicik (2015, Nezih-Er Yayınları, İzmir)  

      Şiirlerinden Seçmeler:

AŞK İÇİN...

Gözbebeklerini kırmayınız çiçeklerin.
Onlar, hayatın ince örgüsü
Artır,
Sonra ör hepimizi.
Seviyorum
Yüzü çizgili insanları

Geceler, durmadan yara
Yalan kokan sözcüklerle avuturuz kendimizi
Dar gelir yaşamak, mahcup kırmızı göğün altında.
“Su ölümü ağartmaz” diyor Arife Kalender
Şiirler adadım ölü çocuklara...

Safran kokulu hanayda olsam
Gün ışığı ipekten perdeler değse sancılara.
Pencereden umudu çalan
Şimşekleri tutsam yüreğinden
Miskin acılar, delmese günün omuzlarını
İçirmesek yarasalara güneşi
Biz olsak, yeniden!
Çocukluğumuzun sütbeyaz karanfili

Anımsa! Sevgi taşıyan kırlangıçları
Yasemin kokulu yağmuru.

Öptüğün o yaz bahçesi değil artık yüzüm
Takvimden kopan yıllar gibiyim
Ama bu kıyılar senin gözlerin hâlâ
İçime düşler yığıyor.
Çoğalıyoruz.
Aşk için...

Akatalpa, Sayı: 125, Mayıs 2010

BİR ANLIK ÖLÜMSÜZLÜK

Öperiz dağınık göçlerini kırlangıçların
Kalkıp giderler yalnızlığa

Deliaşk topacımın ucu
Döndükçe çoğalan hayat

Delişmen günbatımları şımarık bulut
Kum tanecikleri kadar özlem
Yıldız kayması içimiz

Süzüle süzüle gelir aşk
Yapraklarında göz kırpar kırmızı gülün
Sökükleri diker taşkın sevgi

Bir anlık Ö l ü m s ü z l ü k olmalı bu

Aralık 2009

Akatalpa, Sayı: 123, Mart 2010

GÜLBAHAR ANNELER İÇİN...

Fokur fokur umutlarınla ısınır sabah
Gözlerin
Çatık kaşlı bulutlar mevsimi

Kara kuru üç beş zeytin masanda
Eğri büğrü yıllardan sesinin buruşukluğu

Masmavi türküler gibi gelişin
Ovup ovup neşelendirirsin camları

Kilim dokuyan sözcüklerle
Fal kapatır
Solgun düşlerimizin
Terini kurularız

Gözlerin
Uzun havalar kadar hüzün

Yüzünde
Erken bir göç telâşı

Sesini çoktan unutmuş şarkılar

Çocuk çığlıkları tenin


İki damla mutluluk diyorsun
Kahve tabağında
Kalkıp cilalıyorsun güneşi
Baharsu doluyor odalara

Gün’ü ağartan ellerinle
Mis çiçekleri bırakıyorsun
Bir sonraki çarşambaya


Gülümseyen alınterini pencereye uzatıp
Düşünüyorum... Gülbahar anneler için
Borsada düş alan
Var mı acaba

Nisan 2010, İzmir

Gediz Dergisi, Ağustos 2010

GÜNAYDIN

Günaydın taşlara ezilen yüzüm
Bulutları göğsüme iten sabah

Gülerken tırnakları uzayan hoş bayan
Göğü dişleyen fırtına

Çatılarda söyleşen kent
Günaydın

Akatalpa, Sayı: 132, Aralık 2010

GÜNEŞLİ GEL

Sözler kısaldı sonra
Karalama yazıldı aşk.
Saten tenine ateş giyinen Leyla
Çömelir alnımızın ortasına
Karaya vurur bütün gemileri içimizin

yakamozların intiharı demiştin sönen ışıklara
mecnun dalgalar döver şimdi sonbaharı

Yazmak bir işçinin terini silen umudu
Rüzgârı sarhoş eden menekşeleri
Fabrika düdüğüne koşan neşeyi
Pazarcının yağmurda ıslanan emeğini

Parçalı bulutlu gözlerimizde nemli uzar yaşamak.
İncecik yaz günü yüzün
Alnıma biriken gün ışığı düşünmek seni.

Güneşli gel

Akatalpa, Sayı: 119, Kasım 2009

ŞİİR GÖZYAŞINI KOVAR

 Ahmet Uysal’a

Uysal sözcükleri maviye bandırır, umuda yazardı Troya’nın
nefesini. Yüzü güneşe doğru nöbette. Toprak ve servi
derinden öper teni. Giderken sesini bıraktı… Denize
gözlerini. Aşkı, Mecbure Abla’ya emanet etti. İnatçı günlük
yaz diyor Antandros’ta ölüm, yemyeşil uzanmaktır
Altınoluk’a.

Tenha eteklerine örter Ağustos sıcağını

İ
Da

Zeus! Üflediğin kızgın ateş hâlâ insan! Şerefe kalkıyor hırs.
Teyzeler, dayılar, yetimlerin gözyaşları omurgalarınız.
Ölürken çıplaktır eller. Unuttunuz

Yakan bir topun ucunda başlayan çocukluklar, kırlara ekilen
düşleri yeşertir. Sofra kurulurken şeytan tepesine, arsız bir
oluktan akan sözcükler söndürür yakamozları. Geceye
gömerken körfezi mahzundu deniz. Ölürken şairler şiir
gözyaşını kovsa da dişlenen umudu, Uzak Mesellere*
yazardı Ahmet Abi

*Uzaklıklar Meseli Ahmet Uysal'ın kurşun kalem ed.
dergisinde Temmuz 2010’da yayımlanan şiirinin adı
Mağusa, Ağustos 2011


Akatalpa, Sayı: 142, Ekim 2011

Hiç yorum yok: