(1961, Kahramanmaraş - )
Şair. İlk, orta ve lise öğrenimini
İstanbul’da tamamladı. Marmara Üni. Eğitim Fak. Resim Bölümü’nü bitirdi. İstanbul'da
çeşitli reklâm ajanslarında grafikerlik ve resim öğretmenliği yaptı. İkindiyazıları
dergisinin son altı sayısını (Mart 1993-Ekim 1944) yönetti. Haziran 2006’da tek
sayı yayımlanan Taşra’nın Dış Duvarı dergisini çıkardı. Evli ve üç çocuk
babasıdır.
İlk şiirlerini "Bilâl Cerîr"
takma adıyla Edebiyat dergisinde yayımlandı. Şiir, yazı ve söyleşileri; Akatalpa,
Atlılar, Ayraç, Derkenar, Edebiyat, Edebiyat Ortamı, Fayrap, Gergedan, Granada,
Güneysu, Hece, Heves, İkindiyazıları, Karayazı, Kırklar, Kirpi Şiir,Kitap-lık, Le
Poète Travaille, Menengiç, Merdiven Şiir, Mor Taka, Sincan İstasyonu, Türk
Dili, Ücra, Yedi İklim, Yom Sanat vb. dergilerde yayımlandı.
Yapıtları: Şiir: *Eski Bir
Yalnızlık Dilinde, İst.: Siyah Kalem, 2001 *Bahçe'nin Epik Sürgünü, Ank.: Hece,
2008 *Sahte Siyah, Ank.: Hece, 2013
Deneme-İnceleme: *Kaideyi
Bozan İstisnalar, İst.: Hayy Kitap, 2012
Kaynaklar: Hayy Kitap
web sitesi, erişim tarihi: 17 Ocak 2023.
Hazırlayan: Şükrü Kırkağaç
*17 Ocak 2023 tarihinde güncellendi.
Şiirlerinden
Seçmeler:
Üstüme Alındığım
Birine Ait Kimlikle - 10
BİLÂL CERÎR’İN AVUNTUSU
Polisler alıp
götürür kamuya açık öfkemi
hep aynı yerde
biriken erigen gibi
inadına, sahip
olmakla övünç duyardım açıkça
fazlasıyla açık bir
dille Bilâl Cerîr, yani ben, tekil
sevaplarından sakınan
bir mahrum olarak örtüşmüşken
nefsimle ihbarlı,
nefsimle bağlı
kendi üzerime alınırken
tümel bir çaresizlik içinde sefil
korkusuz, rasyonel
bir aşk çağrısı almışım
şerh edildiğim bana
sunulmuş boşlukta sallanıyorum
kördüğümü çözen
bencil bir fiskeymiş.
Ben, yani Bilâl
Cerîr olarak bu melanette
iradem altına alıp
kendi beceriksiz
çığlıklarımı kendi
içimde zapt ettim
belli bir uğraş
verdim bu uğurda
kimse iltifat
etmedi yaptığım işe ama tufandan
bir ben, yani Bilâl
Cerîr kurtulmuşum
meğer içgüdülerim
plastik ve ne yazık ki eşantiyon
kapıdaki adamlar
gitsin diye.
Araf’ta asılı kalmıştım,
kalakalmışım uzun süre işte
nefsimle ufkum arasında
mustarip bir sirk cambazı gibi
zorlayıcılıkla
zorundalık birbirine karşı durmuş
zevksizlikle işleyen
süreç bir ölçüm aygıtının ters
görüntüsünden
sürçen ayak grameri
bozuyormuş umurumda değil
sürekli bir çatışmadır
siyasi ve ekonomik gramer
zaten gramere
karşın cinsel coğrafik ve sûfi bir gramer
dişil mutlulukla
kaplıydı herkeste olduğu gibi basit
bağışıklık sistemim
bireysel avuntum imgelemim
yani işte bir ben,
Bilâl Cerîr olarak kurtulmuşum
her taraf tufan
paslı bütün eskizler.
Sırtımda hurç, yol
yorgunluğumla bekleyenin olmadığı
bekleyen kör bir
karanlığı bekler hep, kendi evinde zaten
kitaplarının
içinde, kuyusunun dibinde sakin
çölün ucunda yorgun
zaman beni bulmamıştır
sanki ilintisiz bir
ırmak nasıl iniltisiz akıp giderse
terse doğru, işte
böyle bendeki
yani Bilâl
Cerîr’deki vasfıyla.
Hayatî bir
gereklilik olarak sığındığım sinemada
ekmeği kanımla
gözyaşıma banarak yedim
kızıl biberli
zeytinyağı
bundan böyle
Tekvin’deki ayeti neshediyorum kendimle
yani Bilâl Cerîr
olarak Bilâl Cerîr’de.
Akatalpa, Sayı: 87, Mart 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder