Şiirlerinden
Seçmeler:
BİR ŞEYİN ÖZETİDİR
her tatminin büyük
bir dikkatle
seçerken insan en
alâsını
şaşar beşer elbet
üçer beşer
aldığı her soluk
yıkıyor kalbinin
kalâsını!
her önüne gelen
günün
silip de itinayla
pasını
biri gelip çoğu kez
de gelmeyerek
kırıyor insanın ne
yapıp edip
hayat içtiği cân-ı
sefver tasını!
kokmuş ete
saplanmış ruhuyla
tutarken üstündeki
bedenin yasını
iki dirhem merhem
sürüp ömrüne
insan ya manasını
buluyor
ya belasını!
Akatalpa, Sayı: 137, Mayıs 2011
SİMETRİK KESİM
'İnsan boş bir
tüfektir ama bakarsın bir gün patlar*'
bir yerden
yaşlanalım birlikte, hadi.
diri süsü verilen
hayatın en ücra köşesinden
ve benden çıkarak
herkese karışmalıyım ama
niye beni en gerçek
gerekçe gibi sürdünüz önüme?
aynada yüzümü
tersleyen bir kadın resmi.
ne çok inanmışlar
bana oysa bu
eğilen bir boynun
sessizliği değil mi?
bana artık bir
dünyanın geçmesi gerek
bunca hep vaatle
sıvanmış suratlara bakmaktan
her sabah aç
karnına öksürerek
her sabah kendime
ölmediğimi göstererek
sahi,
bana ölmediğimi
söyleyen de kimdi?
ne çok inandırmışlar
beni oysa bu
hep kendini kesen
bıçağın sesi değil mi?
güneşine bakıp
karanlığını nereden bildim
ey hep bir şeylerle
bölünen dünya!
bunca boşlukla
nasıl dolar zaman peki?
ve nasıl da
seviniyor insan çoğala çoğala
kendinden olma
başka bir soluğa sığınır gibi.
ne çok
inandırmışlar seni oysa bu
hazzın özünde
yuvalanan acının sesi değil mi?
her oyun başladığı
yerde bitiyordu anladım sanki
her beden içindeki
ruhun sancılarından ölme
mutlak bi yerde
aynılaşan yollar gibi.
tamam, her şey bir
yana da
neyle kırılırdı
ölümün kalbi?
ne çok inanmışlar
size oysa bu
gitmek için
geldiğinizin sessizliği değil mi?
* Ergin Günçe
Akatalpa, Sayı: 134, Şubat 2011
ŞİİRİ ŞİİR İÇİN DÜŞÜNDÜKLERİMDEN
TENZİH EDERİM’DİR
çocukluk denirmiş
başını yastığa
koyunca hemen uyumaya
bunca sene hayatı
nasıl da kandırmışım hep
inanmışım da abim,
hayatın güzel olduğuna
güzel güzel gemiler
geçermiş denizlerden
güzel güzel
çiçekler açarmış kırlarda
koskoca bir
çocukmuşum işte
onca işe, onca
yaşamaya, onca zamana karşı
çocukmuşum hâlâ.
hiç derdim tasam
yoktu da
tekmili birden
şiirle geldi galiba ve sonra
hatırladım hep kaç
kadın terk etti beni
neden bu kadar
hastadır susuzdur afrika
neden insanlar
böyle anlamaktan yana eksik
nasıl gülünebilir
bu eğri büğrü hayata
kime kurşun sıkar devlet
kim devlete kurşun
sıkar yarım ağzıyla
kaç doğru getirir
bana kendimi
daha doğrusu kaç
hata?
vurmadan insanlar
ve hayat henüz kıyıya
durmadan göğüs
kafesimi çarpan ciğerlerimi
bunlar için efkâra
karıp öylesine
hibe ettim ki
artık midemin acı
suyunu ağzıma getiriyor
sigara!
ey gecenin bir
yarısı ışıklanan
nedeni belli dar
banyo pencereleri
siz söyleyin hiç
olmazsa
gecenin bu saati
beni uyutmayan
tahta kurusu mu
şiir mi yoksa?
şiirse söylemeyin
şiire laf ettirmem
gücenir varlığım
laf ettirmem
şiir benim için gül
kurusudur
şiir kalımım ölümüm
iki cihanda!
Akatalpa, Sayı: 139, Temmuz 2011
YANILMA PAYI
kabuğunu kırdı bir
buyrukla uyluk
ve yolculuk dedik
adına
tastamam bir
yolculuk.
unuttuğum bir şey
varsa diye avuttuğum
avucumda tuttuğum
bir şey varsa diye korktuğum
bir su gibi geldi
hayat
bir buluta tutunup
sırılsıklam dayadım ki
kaç kalibre? bir
umuda tutunup da koptum
ve koştum soruyorum
şimdi kaç kalbe?
unutmuyorum aşkı
unutmuyorum:
hâlâ elimde olan
bir şeydir diye !
Akatalpa, Sayı: 129, Eylül 2010
YÜZBİNSATIR
ben seni mahvetmek
için tutuldum böyle bil
birden konuşup
birden susmaya meyil verip
üç aşağı beş yukarı
aynı sabra namlu
aynı tüfeğe tetik
oluyoruz. anladın mı?
anlamadıysan öyle
değil.
mesele ne ki ortada
kapalı kartlar
mesele şu ki neden
bu kadar kapalı kartlar
dilimin kemiğinden,
etinden, iliğinden
betinden benzinden
bırakıp yağmuru ortaya
mesele ne ki
korkmuyorum, seni seviyorum
mesele şu ki
korkuyorum hoşçakal dersem.
aslında kafam
karışık değil senin de değil
hiçbir zamirin kafası
karışık değil, ya ne?
boş bulunup izin
versen, seni sevsem
hani hoş bulunup
diyorum beni sevsen
yüzbinsatıryüzbinsatıryüzbinsatır
hepsi de itinayla
bakışın odaklı.
ben seni affetmek
için tutuldum böyle de bil
az önce üzülüp az
sonra mutlu olalım
diye değil, üç
aşağı beş yukarı aynıdır aşklar
bütün bütün
alfabetik duruyoruz anladın mı?
anlamadıysan öyle
değil.
biri şu gemiyi
çevirsin hayatın tarlasını
hangi terzi bizi
kesip biçsin çünkü mümkün
çünkü senin için
şeklimi bozarım gülümsersin
kendim olduğum için
gülümsersin
mesele şu ki tam da
o anda hoşçakal dersem.
aslında kafam
karışıyor bak seni de karıştırdım
istedikçe elde
edememek nedir derseniz aşktır
istendikçe kaçmak
nedir derseniz gene aşk
nitekim bunu
bilirken, nitekim bunu bilmezden gelirken
mesele şu ki işte
böyleyken hoşçakal dersem
ben seni hatmetmek
için tutuldum böyle daha iyi
oturup yeniden
başladım yanlış okumuşsam diye
sen tutup kapandın,
dallarım sıkıştı yapraklarına
kaç yıl dursam
kururum içinde kaç yıl beklesem
mesele ne ki bak
şimdi anlatamıyorum sanırım
ya sen giderken
seni seviyorum dersem
ben seni mahvetmek
için tutuldum işte yine başlıyorum
bak gözlerimi
yumdum, zihnimi haşlıyorum
ben kimseye
hoşçakal demedim merak etme bunu bil
seni seviyorum
diyorum sen kısmet diyorsun
anlamadım,
anlamadıysam öyle değil.
bu nasıl bir
ikilemdir tetikten başlar bir parmak kırmaya
gülmek
arkadaşlıktan ziyade aşka meyil anlamıyorsun.
öyle
değil
değil.
5 Nisan 2010’a
Akatalpa, Sayı: 135, Mart 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder