21 Ekim 2016 Cuma

ÜMİT MANAY





(1987, Edirne - )


       JINHA’da (Kadın Haber Ajansı) LGBT muhabirliğini sürdürüyor.
       Ödülleri: 2011 yılında “Gökkuşağı Gece Çıkar” isimli şiir kitabıyla Cemal Süreya Başarı Ödülü’nü kazandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Gökkuşağı Gece Çıkar (2011, Ihlamur Kitap, İst., 64 s.)
& Yitik Ayetler (2013, Tilki Kitap, İst., 64 s.)
Kaynaklar:
A  http://umitmanay.blogspot.com.tr/

Şiirlerinden Seçmeler:

CİHANGİR ÇİFT TARAFLI AHİRET

Kazanılmış nefretlerin övüncü
Korkak; nefessiz…
Birşeyleri unutmak istercesine,
Aynı semtte gidip geliyorum.
Cihangir çift taraflı bir ahiret;
Arka yüzü cehennem, ön yüzü cennet.
Peydahlanmamış her çocuk hotel odalarında kalıyor.
Kan kokusu bulaşıyor çarşaflara…
Sokaklar cinayetleri kusuyor,
Kusuyor yalnızlıklarını istiklale kadar.

Pencereden aşağı bakıyorum,
Ben de kusuyorum boğaza kadar.
Yol boyu martıları, deniz analarını kusuyorum grimsi.
Ece Ayhan’ı, Orhan Veli’yi ve kusuyorum İlhan Berk’i Pera sıyla.

Bedenlerle örülü bir mezarlıkta uyuyorum, korkuyorum, ürküyorum.
Ne kadar susarsak o kadar yaşayacağız.
Ve aslında susarak da var gücümüzle haykıracağız onlara.
Aşk; her şeyden kaçıp cihangire saklanmış olabilir mi?
Bence burada, bir tinercinin gözünden bakıyor şuh binalara.

DENİZKIZI İLAHİSİ

İçimde açılan o büyük kapıya son kez gözlerimi kapatıp dayanmak istiyorum,
Kapalı kapıları açmak ya da aralamak adına…
Sonsuzluğa akan bir şelalenin altında yıkanıyorum.
Ruhumdaki kirler tanrının yüreğine akıyor arınmak adına.
Tarifsiz bir şey bu;
Dokunmak gibi, hissetmek gibi…
Avuçlarını bir tennure ’ye bağışlamak.
Haddim yok. Her yerim denizkızlarının sürdüğü tuz parfümü.
Çağırıyorum onları…
Gel! Zindandayım, Karanlıkta… Gün ışığına, balıklara öyle hasretim ki!
Üniformalılar köyümüzü insanlara açtılar. Balıkları yakalayıp kızgın yağlara attılar.
Vahşet bu! Katliam…
Doğa Anne intikam alacak, sinirleri bozulunca toprak kalbi hızlı atar onun.
Depremler olacak… içine çekecek insanları…
Okyanusları ayaklandıracak, sular yutacak onları.
Bağışla beni Anne; ben âşık oldum.
Güvenmemeliydim onlara.
Su çok az kaldı pullarımın arasında, öleceğim…
Son şarkım bu; son ilahi dua Babama.

SEYYAH

Bir seyyah tanıdım,
Altı yerinde bilinmemiş kıtalar
Bu ninni, bu uyku
Esir gözkapakları bir “yum” demeye
Dudaklarında defnenin yakamozu
Teninde kor ateş volkanik dağlar misali.

Kurdun…
Bir kurşun asker gibi kurup bıraktın beni.
Sol – sağ, sol – sağ…
Durdum.

Öyle büyük laflar etmeyeceğim,
Sev ulan yeter beni…
Arabesk gibi sev, Orhan gibi, Bergen gibi..
“Aşk” derken titresin sesim.
Tıpkı “anneciğim” der gibi…

Bak İzmir tutuştu her şeyiyle…
Çingene ruhum isyanını koydu karanlığa.
Başladı çıplak ayakla dansa.
“Ay” dansöz, yıldızlar seyirci.

Kirpiğini; bir kibrit kutusuna koydum,
Kahve içtiğimiz bardakları da çaldım.
Dudağının değdiği izmariti kıskanır oldum.

Ama biliyorum ki;
Senin kalbinde ruj lekeleri var,
Saklayamazsın ki!
Çocuksun sen,
Otuz bir yaşında koca bir çocuk.
Kızmayacağım sana…
Hadi söndür sigaranı kalbimde,
Söndür ışıkları, söndür geceyi,
Mumlar erisin buruşmuş çarşaflardan içeriye.


Yitik Ayetler” adlı kitabından  

Hiç yorum yok: